Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-02-2007, 10:52   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Eğitimin yeni Türkiye’nin çağdaş uygarlığa ulaşabilmenin vazgeçilmez tek amacı ve ulusal birliğin en önemli unsuru olduğunu gören, eğitimde birliğin mutlaka gerçekleştirileceğin, yeni kuşağın öğretmenlerin eseri olacağını söyleyen Atatürk yeni Türkiye’nin genç kuşakların omuzlarında yükseleceğini görüyor,eğitimi en önemli sorun olarak değerlendiriyordu[1].
Tevhid-i Tedrisat (Eğitim-öğretimin birleştirilmesi)
Osmanlı Devletinde Selçuklulardan devralınan geleneksel eğitim sistemiyle 18. yy. sonlarından itibaren Avrupa’dan esinlenerek kurulan okulların yer aldığı eğitim sistemi mevcuttu. Müfredat programı ve kuruluş amaçları birbirinden çok farklı olan medreseler ile Avrupa tipinde kurulmuş olan okullardan mezun olan insanlar birbirinden oldukça zıt dünya görüşlerine sahiptiler. Adeta iki tip insan yetiştiriliyordu. Bir an önce birliğin sağlanması gerekiyordu. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar Bey ve elli arkadaşı tarafından Tevhid-i Tedrisat hakkında bir önerge hazırlanarak TBMM’ye sunulmuştur. Bu önerge 3 Mart 1924 yılında TBMM genel kurulunda yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmiş ve böylece eğitim ve öğretim birleştirilmiştir[2].
Halk Mektepleri
18. yy.’a kadar Osmanlıda devletin üstlendiği halka yönelik bir eğitim görevinden söz etmek pek mümkün değildi. Halka yönelik genelde vakıflar, hayır kurumları ve yöre halkının maddi ve manevi katılımları ile sağlanıyordu. 18.yy’dan sonra bu eğitim kurumlar devletin kontrol ve denetimi altına girmiş olmasına rağmen bazı değişikliklerle kendine özgü varlıklarını imparatorluğun sonuna kadar sürdürmüşlerdir.
a) Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması
genel eğitim sistemi ve kurumları dışında olmakla beraber Osmanlı toplumsal yaşamında imparatorluğun çöküşüne kadar etkin olmuş kuruluşlardır. Bunlar genelde tarikat şeyhi ve müritlerin yaşadıkları ibadet yaptıkları ve tarikat törenlerinin düzenlendiği yerlerdir.
  Alıntı ile Cevapla