Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-02-2007, 10:52   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Eğitimin yeni Türkiye’nin çağdaş uygarlığa ulaşabilmenin vazgeçilmez tek aracı ve Ulasal birliğin en önemli unsuru olduğunu gören eğitimde birliğin mutlaka gerçekleştirileceğini, yeni kuşağın öğretmenlerin esiri olacağını söyleyen Atatürk yeni Türkiye’nin genç kuşakların omuzlarında yükseleceğini görüyor; eğitimi en önemli sorun olarak değerlendiriyordu[1].
Latin Harflerinin kabulü (Harf İnkılabı)
Orta Asya’da iken Göktürk ve Uygur alfabesini kullanan Türkler, İslamiyet’in kabulünden sonra Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Diğer Müslüman Türk devletleri gibi Osmanlı devletinde de Arap alfabesi kullanılıyordu.
Arap harfleri Arap fonetiğine uygun olarak hazırlanmış bulunduğundan Türk diline uymaktan çok uzak idi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Arap harflerinin göz önünde bulundurularak, bazı aydınlar arasında bu harflerin Türkçe’nin yapısına uymadığı görüşü ağırlık kazanmaya başladı[2].
Osmanlı toplumu 1929 Tanzimat hareketi ile başlayan batıya yöneliş döneminde yeni bir takım ihtiyaçlarla karşı karşıya gelince Osmanlı Türkçe’sinde de Islahat ihtiyacı doğmuş “sadeleşme hareketi” şeklinde bir dil davası ortaya çıkmıştır. Tanzimat’tan sonra Servet-i Funün (1896-1901) döneminde de dilde sadeleşme hareketi ateşli bir fikir mücadelesi halinde devam etmiştir. Dilde sadeleşmenin en önemli basamağı “Yeni lisan” akımıdır. 1911 yılında çıkan genç kalemler; Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Kazım Nami, Akıl Koyuncu gibi kalemler Milli Edebiyat, ancak Milli bir dille yaratılır görüşünden hareket etmişlerdir. Mustafa Kemal son noktayı koyarak Türk milletinin kullandığı kelimeler milletin malı olmuştur dedi ve çağın getireceği yeni ihtiyaçlara isim olarak Türkçe konulacağını belirtmiş ve 1 Kasım 1928’de ise şimdiki alfabemiz kabul edilmiştir[3].
  Alıntı ile Cevapla