Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-02-2007, 11:06   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Eğitim Sosyolojisinin kurucu Emile Durkheim'dır. Durkheim'a göre her sosyal düzen, onu meydana getiren fertlerin dışında bağımsız olarak var olan ve kişilerin değişmelerine bakmadan devam eden bir gerçekliktir. Sosyal kurumlar birer kalıp, birer nehir yatağıdır; çocuklar ve gençler onun içinde şekillenir, oradan akıp giderler. Sosyal şekiller, bireyleri kendi istediği biçimde şekillendirmek için baskı ve zor kullanır; bu baskı ve zorlama bazı konularda ve bazı dönemlerde çok sert hissedildiği gibi, bazen de hemen hiç hissedilmeyecek kadar hafif kalır. Sosyal kurumların güçleri özellikle bu kurumların içinde geçerli olan kurallardan saptığımızda kendisini belli etmektedir…
BAŞÖĞRETMEN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Yeni Türkiye’nin kurulması eğitime dayanır. En önemli ve en onurlu görevimiz eğitim işleridir. Ulusal eğitim işlerinde kesinlikle yengin olacağız.
Bağımsızlık Savaşı’nı kazandıktan sonra, ne yapmak istediğini soranlara, Atatürk’ün yanıtı, “Ulusal Eğitim Bakanı olmak” olmuştu. Türkiye’nin geleceğini eğitime dayandırması, bunu en önemli ve onurlu görev bilmesi, yenginlikle (utku, zafer) bu yolda bulunacağını vurgulaması da, eğitime-öğretime verdiği değerin göstergeleri olmaktadır.
İnsanımızın yok olma konumunu varoluşa dönüştüren, güç yaşam koşullarını gönence (bolluk, refah) çeviren, dağılmış, parçalanmışlığı birlikteliğe, bütünleşmeye yönlendiren, “Sayrı (hasta) Adam”ı sağlığına kavuşturan Atatürk, ulusuna, halkına olan güvenini, “Silahıyla olduğu gibi, beyniyle de savaşım zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü, ikincisinde de göstereceğinden kesinlikle kuşkum yoktur” sözleriyle vurgulaması, “düşün, bilinç savaşımı” nı ne denli önemsediğini göstermesi adına oldukça önemlidir.
  Alıntı ile Cevapla