12-02-2007, 11:09
|
#22 |
Guest | - Namık İsmail, ressam, Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü,
- Celâl Esad [Arseven], aynı okulun öğretmeni,
- Tahir Bey, Hukuk Fakültesi Reisi,
- Süreyya Ali Bey, Tıp Fakültesi Reisi,
- Hüseyin Hamid Bey, Fen Fakültesi Reisi,
- Fuad Bey, Edebiyat Fakültesi Reisi,
- Neşet Ömer [İrdelp] Bey, Darülfunun Emini yani üniversite rektörü,
- Talim Terbiye Kurulu Kurulu üyeleri,
- Dil Heyeti üyeleri,
- Ziraat Bakanlığı müsteşarı,
- Çeşitli fakültelerden hocalar...
Bu adların içinde, sonradan dil işleriyle uğraşanların sayısı oldukça azdır. Ancak, her biri birer aydın olarak, yeni açılan yolda kendilerine düşen görevi kavramışlar ve sözlük için görüşlerini dile getirmişlerdir.
Atatürk’ün de uygun bulduğu bu çalışmanın iki önemli sonucu ortaya çıkmıştır: a. Dilimizin sınırlarını çizmek ve kelime hazinesini meydana çıkarmak, b. Dilimize ve yazımıza uymayan yabancı kelimelerin yerine, Türkçe karşılıklar bulmak. Böylece dil çalışmalarında tutulacak yol gösterilmiş oluyordu. Sınırları çizilmemiş bir dilimiz vardı. Onlarca yıl önce Şemseddin Sami, “Lisanımızı tahdid edelim” (Dilimizi sınırlandıralım.) derken herhâlde bunu kastediyordu. |
| |