Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-02-2007, 11:45   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yukarıda yapılan açıklamalar göstermektedir ki, tarihte Ermeni katliamı diye nitelendirilebilecek bir olay gerçekte mevcut değildir. Bununla birlikte millet ve devlet olarak aleyhimizdeki bu propagandaları çürütecek bir çok tarihi malzemeye ve gerçeklere rağmen, kendi tezlerimizi dünyaya anlatabilmiş olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Ermenilerin kendi tezlerini kabul ettirebilmek için 26 000 kitap yayınlamış olmalarına karşılık, bizim bu alanda yaptığımız çalışmaların sayısı 100’ü bulmamaktadır. Basın ve yayının kamuoyunu etkilemede bu kadar etkin olduğu böyle bir dönemde bu durum, elbette bizim aleyhimizde olacaktır. Zaten Batı kamuoyu bizim aleyhimizdeki tezleri kabul etmeye her zaman meyilli olmuştur. Bu durumun aşılabilmesi ve kendimizi doğru olarak Batı kamuoyuna anlatabilmek için ciddi, bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Sadece tarihi doğruların bizim yanımızda olması yeterli gelmemektedir. Bu doğruların kabul edilebilir bilimsel metotlarla ortaya konulması gerekmektedir. 1980’li yıllarda Osmanlı arşivlerinin Ermenilerle ilgili bölümlerinin incelenmeye açılması üzerine başlatılan çalışmalar, maalesef istenilen nitelikte geliştirilememiştir.

Bununla birlikte tarih anlayışımızda da ciddi sakatlıklar vardır. Tarih kitapları incelendiğinde karşımıza hep savaşlar çıkmaktadır. Sanki ecdadımız savaştan başka hiçbir şey yapmamıştır. Kabul etmek gerekir ki, savaş demek bir anlamda yok etmek demektir. Halbuki bu durum tarihi gerçeklere uygun olmadığı gibi neticede savaştan ve yok etmekten başka bir şey bilmeyen bir millet olarak tanınmamıza da sebep olmaktadır. Öğretici olmak bakımından son derece etkili bulunan sinema alanında da bu sakat anlayışın izlerini görmemek mümkün değildir. Türk tarihi ile ilgili filmlerin birçoğu işi gücü insan öldürmek olan (güya) kahraman (!) ları anlatmaktadır. Tarih incelendiği zaman görülecektir ki, kaba kuvvet üzerine kurulan hakimiyetlerin ömrü çok kısa sürmektedir. (Geçmişte Cengiz ve Timur’un kurduğu hakimiyetler ve yakınçağlarda Napolyon ve Hitler’in yayılması gibi.) Uzun asırlar boyu devam eden Türk hakimiyeti, askeri zaferlerin ötesinde geleneksel Türk hoşgörüsü ve adalet prensipleri üzerine bina edilmiştir. Ne tarih kitapları ne de Türk tarihini yansıtan öteki çalışmalar, Türk medeniyetinin dayandığı temel prensiplerin özelliklerini ve ayrıntılarını ortaya koymak için yeterli değildir.

O halde bugün aleyhimizde oldukları için sadece Batılılara kızıp bağırmak ve tepki göstermek yeterli gelmemektedir. Bununla birlikte kendi tarihimizi ciddi ve bilimsel metotlarla ortaya koymak ve Batılılarla asıl bu alanda mücadele etmek gerekmektedir. Dünyanın büyük bir köy haline geldiği günümüzde, Anadolu gibi dünyanın göz bebeği olan bir coğrafya üzerinde; tarih boyunca büyük misyonlar üstlenmiş bir milletin evlatları olarak; bütün dünyaya kapılarımızı kapatıp yaşayamayacağımıza göre; bize utanılacak hiçbir miras bırakmamış olan tarihimizle bütünleşerek; dünyanın kabul ettiği çağdaş bilimsel değerlerle kendimizi öteki milletlere anlatmak ve kabul ettirmek durumundayız.
  Alıntı ile Cevapla