Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-02-2007, 11:48   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye'nin uluslararası arenada güncel konumu

Türkiye'nin batıya kabulü ve batının yanında olmasının önemli boyutlarından biri Rusya gibi batının sistemini değiştirmeye yönelik bir gücün var olmasıymış

1991'de Rus Elçiliği'ndeki bir toplantıdaydık. Tartışılan konu Rusya'nın çöküşü ve Yeltsin'in tankın üzerine çıkmasıydı. Orada bulunan İngiliz ateşesi benim bulunduğum tarafa doğru dönerek (İngilizcemden dolayı beni Arap veya İsrail diplomatı zannediyor olmalı) "Sovyetler Birliği gitti. Bu 65 milyonluk Türkiye de gitti" dedi. (Herkes benim bulunduğum tarafa baktı.) Ne olduğunu soran Büyükelçi'ye "Ben maalesef Türküm" dedim. "Üzülmeyin" dedi. "Asya ve Kafkaslar enerji hatlarıdır. Onların geçtiği bir alan olursunuz. Tekrar batının gözünde yükselirsiniz" dedi. O dönemde şunu anladık. Türkiye'nin batıya kabulü ve batının yanında olmasının önemli boyutlarından biri, özellikle 1945'lerden sonra hatta Kurtuluş savaşı sırasında da, Rusya gibi batının sistemini değiştirmeye yönelik bir gücün var olmasıymış. Tabii bizim konuşmalarımızda "Türkiye bölgesel bir güçtür. Asla marjinal olamaz" gibi imajlar konuşuldu. Hala bugün Dışişleri'nden gelen arkadaşlarımız da öyle konuşuyor. "Türkiye daima stratejik önemini muhafaza etmiştir. Boğazlar önemlidir" şeklinde ve 60-70 yıldır süren klasik bir stratejik görüş boyutumuz var.

"Sizin Kafkasya konusunda ne bilginiz var. Ne de yatırım yapacak paranız var."

Daha sonraki yıllarda, Amerika Türk dernekleri ve iş konseyi toplantısı için ABD'ye gidecektik. (O sırada Demirel Başbakan, sayın Özal'da Cumhurbaşkanı idi.) Amerika'da yapılacak konuşmayı benden hazırlamamı istemişlerdi. O zamanki yapı şöyle: Türkiye'nin önünde Kafkasya ve Orta Asya açılmış. Körfez savaşı ile de Orta Doğu kapanmış bir durumdaydı. Kafkasya'daki (Ermenistan hariç) Türk Cumhuryetlerini tanımıştık. "Türkiye doğu ile batı arasında bir köprüdür. Eğer siz doğuya yatırım yapmak istiyorsanız, Türkiye'ye geleceksiniz. Hep birlikte orada gerekli yatırımları yapacağız" şeklinde bir yazı hazırlıyorum. Beklentimiz: Amerikan sermayesi "Türkler bu Kafkasları ve Orta Doğu'yu biliyor" diye bize gelecek. O elde ettiğimiz sermayelerle oradaki enerji hatlarına ve içe büyük yatırımlar yapacağız. Türkiye bu bölgenin hakikaten yükselen devletlerinden biri olacak şeklindeydi. Bu arada Amerikan Dışişleri'nden beni aradılar. "Siz Türkiye'nin bir köprü olduğunu, batının size yatırım yapacağını konuşmanız için yazıyormusunuz" diye sordular. "Evet. Tam bu istediğinizi yazıyorum" dedim. Cevap olarak kendileri bana "Türkiye dışarda" dediler. "Sizin o bölge konusunda ne bilginiz var. Ne de yatırım yapacak paranız var. Köprü falan da değilsiniz" dedi. Bizde tabii sonra konuşmayı değiştirdik. "Biz köprüyüz ama, ilk önce köprünün Türkiye'de kalan ayağını canlandıralım" dedik. Daha sonra da Türkiye'de yatırım yapılacak yerleri sıraladık. 1995 yılına kadar, yani Clinton tecrübe kazanıp Amerika'nın karşısında yeni rekabet ve yeni düşmanlıklar görünceye kadar, Türkiye hakikaten uluslararası durumlarda çok zor durumlar geçirdi. 1996-97'lerde Yunanistan Kıbrıs'da olay üzerine olay yaratıyordu. Tansu hanım 1994'de geldi (ekonomiyi öğreniyordu). Enflasyonu çekeceğim diye büyük bir kriz oldu. İlk büyük iflaslar 1994'de meydana geldi. Uluslararası sermayenin artık bir saat içinde yatırıma girip çıkacağı unutulmuştu. Faizleri indirince o gelen sıcak para olduğu gibi dışarı çıktı. Sonra düzeltmeye çalıştılar. Ama çok büyük zorluklar yaşandı.


  Alıntı ile Cevapla