Bu esnada Osmanli toplari surlari dövmeye devam ediyor, Bizansli muharipler, devamli mesgul edilerek yorgun birakiliyorlardi. Fetih sabahinin gecesi, Türk ordusunda "Mum donanmasi" denilen ates ve isik senliginin icrasi ile geçti. Istanbul'u tamamen kusatan Türk deniz ve kara ordusunda kandiller, fenerler, mes'aleler ve atesler yakilarak Kostantiniyye (Istanbul) bir isik çenberi içine alindi. Askerin hep bir agizdan getirdigi tekbir ve tehlil sedâlari, ortaligi inletiyordu. Gecenin karanligini yirtan bu isik çenberi ile tekbir sesleri, tatli bir ahenk meydana getiriyordu. Isik ve seslerden meydana gelen bu ugultuyu gören Bizans, önce Osmanli ordusunda yangin çiktigini zannederek sevinecek, fakat kisa bir müddet sonra, bunun bir donanma oldugunu anlayinca derin bir ye's ve ümitsizlige düsecektir. Bu esnada Bizans, Ayasofya'da Imparatorun da hazir bulundugu son bir âyine katiliyordu. Bu âyin, Bizanslilarin Ayasofya'da icra ettikleri son âyindi. 20 Cemaziyelevvel (29 Mayis) Sali sabahi ezan ve namazdan sonra, Türk ordusunun büyük ve tarihî hareketi basladi. Ordu, hem kara, hem de denizden bütün cephelerden harekete geçti. Toplar, hep birden sehir üzerine çevrilerek ateslendi, etrafi kesif bir duman ve barut kokusu kapladi. Ilk hamlede iki bin merdivenle 50 bin yigit ileri atilmis, harbin en siddetli aninda, Aksemseddin ile Molla Güranî ates hattina girerek, gazâ yolunda sehidlik mertebesine ulasmayi taleb ile askere önderlik edip örnek olmuslardi. Bizzat genç hükümdar dahi, askeri tehyic edici sözlerle, elinde kiliç ile Topkapi gedigine saldirmisti. Bu sirada Ulubatli Hasan adindaki muazzez nefer, tekbirlerle Topkapi suruna sancak dikti. Böylece Islâm dilâverlerinin ve Oguz kavminin, asirlardan beri hayal ettigi mukaddes bir rüya gerçeklesiyordu. Ulubatli, Hz. Peygamberin müjdesine mazhar olarak 30 kadar arkadasiyla sehâdet mertebesine ulasti.* |