Midas bir süre, tanrının armağanlarını koca bir külah içinde sakladı. Sakladı ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını gördü. Kulakları gördüğünü kimseye söylemeyeceğine yemin etti. Berber bu, konuşmadan durur mu, gitti bir çukur kazdı sazların arasında, usulca “Kral Midas’ın kulakları eşek kulakları.” diye fısıldadı. Aradan zaman geçti. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar yel estikçe, “Kral Midas’ın kulakları eşek kulakları!” diye bağırmaya başladılar. Böylece herkes gerçeği öğrendi.” Bu olaydan sonra, Midas şunu öğrenmiştir herhalde: İki tanrı yarışırken beğendiğini tutma güçlü olanı tut. Frigya uygarlığının yaratıldığı dönemde “Ana Tanrıça İnancı” etkisinin doruğuna çıkmış, Ana Tanrıça adına tapınaklar, kutsal alanlar yapılmış, dinsel törenler düzenlenir olmuştu. Bu dönemde Ana Tanrıça ile ilgili olarak anlatılan bir efsane, Tanrıça’ya nasıl tapıldığını da anlatmaktadır. Efsaneye göre, Ana Tanrıça (Kibele), Attis adlı bir delikanlıya aşık olur. Attis, Ana Tanrıça’nın kendisine karşı duyduklarından habersiz, Pessinus (Ballıhisar) kralının kızıyla evlenme hazırlığındadır. Düğün yeri kurulmuş, düğüne çağrılı tüm konuklar yerini almıştır. Gözünü aşk bürüyen Ana Tanrıça, olanca görkemiyle birden düğün yerinde ortaya çıkar. Ve tanrısal gücünü kullanarak sevdiği erkek Attis’i çıldırtır. Bir anda çılgına dönen Attis, bir yandan dans eder, bir yandan da bıçağını çekerek erkeklik organını keser. Attis’in kasıklarından fışkıran kanlar toprağı sular, topraktan bitkiler fışkırır. Attis’in kendisi de ölüp bir çam ağacına dönüşür. Ana Tanrıça da onun hiç bozulmamasını sağlar. Çam ağacının, yaz-kış hiç bozulmadan kalması böyle bir efsaneye bağlanır. |