Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında dünyanın terör konusunda gelmiş olduğu nokta Türkiye'nin işini bir nebze olsun kolaylaştırmaktadır. Ermeni terörü bu kapsamda Türkiye tarafından tekrar gündeme getirilebilir. Ayrıca teröre bulaşmış örgütlerin Ermenistan'ın yeni yönetimi tarafından serbest bırakılması ABD, Avrupa ve uluslararası örgütler nezdinde yapılacak görüşmelerde yeniden gündeme getirilebilir. Üstelik Ermenistan ile terör arasındaki bağlantı bununla da kalmamakta, PKK-Ermenistan bağlantısı da dikkatleri çekmektedir. Ermenistan'da zamanında bir eğitim ve lojistik destek üssü kuran PKK'nın bu ülkeyle bağlantıları Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra daha pasif bir hal aldıysa da halen devam etmektedir. Bu bağlantıda Ermeni diasporasından bazı isimler de rol oynamaktadır. Zaten 1970'li yıllarda alınan bir karar gereği Ermeni terör grupları sol, sağ ya da ayrılıkçı olsun Türkiye devletine karşı olan her grupla işbirliği yapma kararı almıştır. PKK bağlantısı da yine biraz önce belirtilen çerçevede değerlendirilerek dünya kamuoyuna tekrar tekrar duyurulmalıdır. Yukarıdaki tablo Ermenistan'ın tamamen haksız olduğu konularda (Karabağ'ın işgali, Gürcistan'da ayrılıkçı hareketler, Türkiye'ye karşı itham ve talepler, terör örgütlerinin faaliyetlerine izin vermek vb.) ayak diretebildiğini, çok güçlü devletlerin dahi göstemeyeceği bir katılıkta ilişkilerini sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Oysa ki Ermenistan dış denizlere kapalı, dağlık bir coğrafyada zengin doğal kaynaklardan ve insan gücünden yoksun, insan gücü zayıf bir ülkedir. Güçlü bir diaspora söz konusuysa da tüm çabalara karşın diasporanın Ermenistan'a ciddi bir katkısı olduğunu söyleyebilmek güçtür. Aksine dış göç tüm hızıyla devam etmektedir. Bu durumda Ermenistan'ın 'şahin' politikalarının en önemli kaynağı olarak geriye Rusya kalmaktadır. |