Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-02-2007, 08:48   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Önemi yükselen hilafetin bu şekilde anlaşılışı v yorumlanışı İslâmcı kapalı bir çerçevede dini bir kimlik olmaktan çıkararak kitleselleştirmiş ve hariçteki Müslümanları da kapsayan bir İslamcılığın temelini atmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Osmanlı Müslümanlarının dikkatleri sınırlarının dışındaki İslam halklarına çevrilmekte ve bu arada hariçten gelen ve kamuoyuna bilgi olarak sunulan yardım taleplerinin de etkisiyle Türkiye Müslümanlarında yeni bir bilinçlenme oluşmaktadır.
Görülüyor ki uzun süre unutulmuş olan hilafet artık iç siyasette önemli ve etkin bir rol oynayabilecek konuma gelmiştir. Artık “hilafet” makamının talimatıyla İslam toplumları dini gerekçelerle harekete geçebilecek ve belli eylemleri yapabilecek konumdadırlar. Askeri olarak zayıflamış olan Osmanlı’nın elinde yeni bir güç vardır artık.
Ancak hilafet makamının iç siyaset açısından taşıdığı bu önemin varlığının Anadolu kurtuluş hareketi açısından iki farklı boyutu vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir taraftan hilafet makamının kurtarılmasının birinci vazifelerinden olduğunu ilan etmektedir. hatta öyle ki saltanatın kaldırılması ve Abdülhamit’in yurt dışına çıkmasından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi 163 Mebusun katılmasıyla yeni halife seçimi yapmıştır. büyük millet meclisi 148 üyenin oylarıyla Abdülmecit’i yeni halife seçmiştir. Bu yönüyle Ankara hükümeti hilafetin dış siyaset için olduğu kadar iç siyaset açısından da önemini ve gücünü kavramış ve hilafeti milli mücadeleyi güçlendirici bir unsur olarak kullanmıştır.
Ancak diğer yandan aynı hilafet milli zaferden sonra Ankara için zarar verici bir konuma gelmiştir. Aynı hilafet makamı milli kurtuluş hareketine karşı kullanılmış; ülkedeki Müslümanlar halife adına ve halife tarafında toplanıp Anadolu “asilerine” karşı savaşa çağrılmış ve bu amaçla “kuvayı intibatiye” kurulmuştur. Bundan sonra üstelik İngilizler İngiliz muhipleri Cemiyeti vasıtasıyla İslam ülkelerinden temsilcilerden oluşacak bir “Meclis-i Hilafet”in oluşumunu da tasarlamışlardır. Hilafet makamının gücü ve Anadolu hareketine karşı kullanılmaya çalışılmasına rağmen birinci Büyük millet Meclisinde muhalif gurup olarak adlandırılan gurubun halifeliğin dine dayalı devlet sisteminin varlığı ve korunması arzusunda olduklarını görüyoruz.
Bundan sonra hilafet iç siyaset açısından zararlı ve tehlikeli bir müessese olarak görülecektir. Burada yüzleştiğimiz şöyle bir soru vardır: Hilafet Türk Milli Kurtuluş hareketini iç siyaset açısından desteklediği gibi bundan sonra da destekleyemez miydi? Yoksa gerçekten hilafet kaldığı sürece hilafet etrafında toplanılarak Ankara’ya karşı isyanlar gelişip devam mı edecekti? Acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi hilafet makamını üstlenmiş olsaydı bu makam iç siyaset açısından birliği sağlayıcı ve güçlendirici olmayacak mıydı? Bu soruların cevabı üzerinde tüm değerlendirmelerden sonra sonuç bölümünde durulacaktır.
  Alıntı ile Cevapla