Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-02-2007, 12:46   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Böylece Kastamonu'dan ayrılarak yol üzerinde, köylerden birinde bu ülkede gördüğümüz zaviyelerin en güzeli, en büyüğü olan bir dergaha uğradık. Burasını, devrin şanlı hükümdarlarından biri olan ve varlığını Tanrı taala hazretlerine adamış bulunan Fahreddin Beğ yaptırmıştır. Tekkenin bakım işlerini, içinde kalan dervişlerin düzenini oğluna vermiş ve oradaki köyün gelirini de bu işler için vakfetmiştir. Dergahın avlusunda gelen geçen dervişlerin temizlenmeleri için ayrıca bir de hamam inşa ettirilmiş, köyün ortasında bina edilen çarşıyı ise Ulucami'in giderlerine tahsis etmişti. Harem-i Şerif'ten veya Suriye, Mısır, Irak, İran ve Horasan ile öteki ülkelerden gelecek dervişlere dergaha indikleri gün tam takım bir kat elbise ile yüz dirhem verilmesini oradan ayrıldıkları zaman ise üçyüz dirhem ödenmesini, tekkede kaldıkları süre boyunca yemek için ekmek, et, pirinç, yağ ve helva verilmesini, ayrıca Anadolu'da dolaşan bütün dervişlerin tekkede üç gün misafir edilerek on dirhem harçlık almalarını şart koşmuştu.
Buradan ayrıldıktan sonra geceyi çevresi ıssız yüksek bir dağın tepesinde, Kastamonu'lu Ahi Nizameddin'in yaptırdığı tekkede geçirdik. Bu tekkenin masrafları ve gelen geçen yolcuların yiyecekleri, gelirini vakfettiği bir köyden karşılanmaktadır.
Bu zaviyeden ayrıldıktan sonra Sinob'a ulaştık. Burası kalabalık bir şehir olduğu kadar bütün güzellikleri ve bütün iyi savunma imkanlarını da nefsinde toplamış bulunmaktadır. Şehir, doğu yönü hariç, çepe çevre denizle çevrilidir. Bu yönde bulunan biricik kapısından şehre ancak belde hakiminin müsedesiyle girilebilir. O tarihlerde şehrin hakimi ise yukarıda andığımız Süleyman Padişah'ın oğlu İbrahim Beğ idi. Usule göre bizim için de izin çıkınca şehre girdik ve ahi İzzeddin Çelebi'nun deniz kapısı dışında bulunan zaviyesinde indik. Buradan Sebte limanında olduğu gibi denize doğru uzanmış bir dağa çıkılır ki, üzeri bağ ve bahçeler, akarsular ile kaplıdır. Burada yetişen meyvelerin çoğunu üzümle incir teşkil eder. Ancak sarp bir dağ olmakla çıkış pek müşkildir. Üzerinde on bir kadar Rum köyü vardır ve hepside Müslümanların egemenliğinde yaşamaktadır. Tam tepede kurulmuş olan zaviye Hızır-ilyas aleyhisselama nispet olunur ki, burası dindar kişilerin ziyaretleri sebebiyle bir an dahi boş kalmaz. Ayrıca orada bulunan bir ayazmada yapılan duaların makbul olduğuna inanılır.
Dağın üzerinde ise ulu sahabelerden Bilal-i Habeşi'nin kabri vardır. Yanıbaşındaki tekkeden gelen gidene yemek ikram edilmesi adet olunmuştur. Sinob Ulu cami'i gördüğümüz en güzel camilerden biridir. Orta yerde bir şadırvan olup, üstünü dört ayağın taşıdığı bir kubbe örter. Her ayağı mermerden yapılma iki sütun tutar. Üst tarafta ahşap merdivenle çıkılan birmahfel vardır. Cami'i yaptıran Sultan Alaaddin-i Rumi'nin oğlu Sultan Pervane'dir ki, Cuma namazlarını anılan mahfelde eda ederlerdi.Ondan sonra oğlu Gazi Çelebi* hükümdar olmuştu. Onun ölümünden sonra ise sözü geçen Sultan Süleyman bu şehri ele geçirmeye muvaffak olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla