Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-02-2007, 16:26   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çünkü târih ve kader, yalnız milletlere karakter vermekle kalmaz; millî dillere de karakter verir. Her milletin târihte ve coğrafyada görülen millî tekevvünü [varlığı] yanında, o milletin konuştuğu dilin de târih içinde kazanılmış bir şahsiyeti, bir dil mîmârîsi ve tamamiyle millî bir tekevvünü vardır.

Türk dilinin şu son otuz yıl içindeki eşsiz tâlihsizliği, bütün bu bilgi ve düşüncelerden uzak kimselerin elinde kalmasındandır.

Mevzû, tamamıyle bir ilim, bir sanat, hattâ bir aşk mevzûu iken, dilin bir politika ve bir sapık ideoloji mevzûu yapılması ve daha fenâsı, yabancı hattâ düşman politikaların emellerine âlet olabilecek bir kimsesizliğe düşürülmesi, büyük tâlihsizlik olmuştur.

Yıllardan beri, Türkiye'de, dil mevzûunda, âdetâ bir millî müdâfaa cephesi açılması da Türkçe'nin, hakîkî evlatları elinde bu kimsesizlikten kurtarılması gayretiyledir.

*

Diller, fonetik gelişmelerine, morfolojik teşekküllerine; doğuşlarına, yayılışlarına, basit veya sentetik diller oluşlarına ve daha başka dil kanunlarına göre, türlü araştırmalara mevzû olmuştur.

Fakat dillerin, bir de milletlerin târihine, tarihî kaderine ve yaşadıkları mâcerâlara göre, bizzat târih eliyle yapılmış bir sınıflanışı vardır.

  Alıntı ile Cevapla