Çünkü, milletlerin olduğu gibi, kelimelerin de târihi vardır.
Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlâtlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamâmıyle millî bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlâtlar, artık o kelimelere düşman kesilemezler.
Unutmamak lâzımdır ki Türk dili, Kendi Gök Kubbemiz kitabını meydana getiren muhteşem şiirlerin söylendiği lisandır. Bir dil, Açık Deniz gibi, Süleymâniye'de Bayram Sabâhı gibi, Bir Tepeden, Itrî, Vuslat ve Erenköyü'nde Bahar gibi şiirler söyleyebiliyorsa, bu dil, hattâ dünya ölçüsünde büyük lisan demektir.
Kendi Gök Kubbemiz, bir semboldür. Türkçe, ona benzer ve onun ayarında İstiklâl Marşı, Çanakkale Şehidleri, Bülbül ve benzerleri gibi, Ahmed Hâşim'in Piyâle'sinde mûsıkîleşen şiirler gibi, Orhan Seyfi'nin Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi gibi, Fâruk Nâfiz'in Han Duvarları gibi, daha nice şiirler söylemiştir. Bir milleti, ebediyyen ayakta tutabilecek kudretteki bu müstesnâ şiirler, biliyoruz, milletimizi çürütmek isteyenlerin kâbusudur. |