Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14-02-2007, 09:15   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Erzurum'da da, İzmir'den işgâli bildiren telgrafın alınması üzerine, 18 Mayıs 1919'da bir protesto mitingi yapılmıştır. Miting sonrası İtilâf devletleri temsilcilerine çekilen telgrafla da işgâl protesto edilmiş, Yunan işgâli kınanmıştır:"... İzmir saldırısı, faciası karşısında pek heyecanlı ve yaralı olan biz Türkler, varlığımıza indirilmiş bu darbenin kaldırılmasını, yıkılan hak ve mihrabının onarılmasını devletinizin adaletli ve insaniyetli karakterinden dileriz..." (6)
Denizli'de yapılan ve İzmir'in işgâlini protesto eden mitingde ise Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Bey "... işgâl edilen memleketler halkının silâha sarılması ve savaşması farz-ı ayn'dır...", "...Elinizde hiçbir silâhınız yoksa bile üçer taş alarak düşmanın üzerine atın..." (7) diyerek halkı mücadeleye çağırmıştır.
Balıkesir'de ise yörenin ileri gelenleri Alaca Mescit'de toplanmışlar, muhtemel bir Yunan işgâline karşı silâhlanmak için karar almışlardır. 25 Haziran 1919'da yapılan toplantıda sadece gönüllülerden oluşan birliklerle Yunanlılara karşı konulamayacağı düşüncesiyle düzenli güçler oluşturulması zarurî görülmüş ve bu maksatla 1902 ve 1903 doğumlulardan millî kuvvetler oluşturulması kararlaştırılmıştı. (8)
Görüldüğü gibi İzmir'in işgâli bütün yurtta derin bir üzüntü yaratmış ve halk bir araya gelerek mücadele arzu ve kararını yüksek sesle hem İtilâf devletlerine hem de İstanbul hükümetine bildirmiştir. Şimdi de İzmir'in işgâli ve bu işgâller karşısında İstanbul hükümetinin tutumunu gösteren iki örnek verelim:İzmir'in işgâlini öğrenen Damat Ferit Paşa hükümeti aynı gün toplanmış ve resmî bir bildiri yayınlamıştı. Bildirinin resmî olduğunu ve işgâl kuvvetlerinin kontrolü altında bulunulduğunu hiç göz ardı etmesek de bildiri, yukarıdaki örneklerde açıklanmaya çalışılan Türk halkının millî duygu ve coşkusu ile uzaktan yakından ilgili değildir. Bildiride "...Hükümet bu meselede devlet ve millet haklarını korumak için kendisine düşeni tespit etmiş ve sükun ve vakarın muhafazası lüzumunu ahaliye tavsiye eylemesini Dahiliye Nezaretine tebliğ etmiştir..." (9) denilmektedir. İşgâl karşısında bu kadar pasif ve kayıtsız kalan sadece İstanbul'daki hükümet değildi. Padişah Vahdettin de benzer bir tutum içerisindeydi. İstanbul Sultan Ahmet Meydanındaki mitingden sonra seçilen bir temsilci grubu Sultan Vahdettin'i ziyaret etmişti. Sultan onlara şu öğütlerde bulunmuştu:"... Ağzımızı açalım, bağıralım, sesimizi yükseltelim. Fakat elimizi kaldırmayalım." (10)
İzmir'in işgâlinden hemen sonra Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa, halkta uyanan millî ruhu ve coşkuyu hem arttırmaya çalışıyor, hem de bunu yönlendirerek kurtuluşu gerçekleştirmek istiyordu.

  Alıntı ile Cevapla