Roma İmparatorluğu İS. 395 yılında ikiye ayrıldı. Bu bölünmede Anadolu, dolayısıyla İzmir, Doğu Roma toprakları içinde yer aldı. İS.476 yılında Batı Roma’nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma, yani Bizans İmparatorluğu bölgenin hakimi oldu. İzmir de, Bizans İmparatorluğu’nun önemli bir kenti olarak varlığını sürdürdü. Bölüm III
Bizans devrinde İzmir ve Türk döneminin başlangıç yılları;
Bizans İmparatorluğu dönemi İzmir’inin, canlı bir kent olduğunu söylemek zor görünüyor. Bizans döneminden günümüze dikkat çekici her hangi bir kentsel unsurun ulaşamamış olması, bu düşünceyi doğrular niteliktedir. Bizans İmparatorluğu’nun son döneminden beri, İzmir’de kent alanını tahrip eden yangınlar, depremler, savaşlar ve insanların yeni ihtiyaçlar için kent dokusunu değiştiren müdahalelerinin, bu dönem eserlerinin yaşadığımız günlere ulaşmasını engellediği düşünülebilir. Ancak bu açıklama çok geçerli görünmemektedir. Bu sonucun oluşmasında etkili olan bir neden, kente yeni yatırım yapılmamasıdır. Zaman-zaman yapılan yatırımlar ve inşa edilen eserler de, depremlerde tahrip olmuştur. Bir diğer neden ise, Hıristiyanlığı resmi din olarak benimseyen Bizans İmparatorluğu’nun, çok tanrılı inanç dönemlerinden kalan eserleri kendi dinleri açısından aykırı bulmaları anlayışıdır. Kendilerinden önce kentte yaratılmış olan eserlerin malzemesi, inşa edilen dinsel yapılar için kullanılmıştır. Aynı şekilde sökülen eserlerin sütunları ve diğer mimari elamanları başkent Konstantinopolis’e taşınarak saray ve tapınak benzeri anıtsal binaların yapımında kullanılmıştır. Roma döneminde yapılan eserlerden Su Kemerleri, Agora ve Kadifekale’nin sağlam kalması tesadüf değildir. Çünkü gerek su kemerleri, gerek Agora ve gerekse Kadifekale, Roma dönemindeki kullanım amaçlarına uygun olarak, Bizans döneminde de kullanılmaya devam edilmiştir. Ticari bir mekan yani Agora ve bir savunma yapısı olan kale, Bizanslılar için de işlevliydi. Kentin su ihtiyacını karşılayan altyapının önemli parçası olan su kemerlerinin yıkılması da düşünülemezdi. Fakat Roma ve öncesi dönemlerde kullanılan kutsal alanlar ve tapınaklar, Bizanslıların inançlarına karşıt bir anlayışı yansıttığı için yıkılmaktan kurtulamamışlardır. |