Beşiktaş ismi
Beşiktaş ilçesinin adı çok eski zamanlarda "taş beşik" anlamındaki "Kune Petro" idi. Ünlü seyyahlarımızdan Evliya Çelebi; "Şehrin bulunduğu yerde çok eskiden büyük bir kilise kuran ‘Yaşla’ adlı bir papazdan ve İsa'nın çocukluğunda yıkandığı, Kudüs'ten getirtilen taş bir tekneden" bahseder. Bu taş tekne daha sonra kiliseye konarak "beşik taşı" adını almıştır.
Öte yandan, diğer tarihçiler, gemilerini bağlamak için Hızır Hayrettin Paşa'nın bu sahile beş tane direk diktiğini, bu nedenden ötürü buraya "beştaş" adının verildiğini, daha sonraki tarihlerde de bu kelimenin değişikliğe uğrayarak "Beşiktaş" olduğunu yazmışlardır.
Prof. Cavit Baysun ise; "Türk donanması ile sıkı bir ilişkisi olan Beşiktaş'ta, sahil üzerindeki taş sütunlar civarında gemi beşiği bulunduğunu ve bu sebeple bu sütunlara “Beşiktaşı” denildiğini daha sonraları kasabanın adı haline gelen Beşiktaşı deyiminin gitgide halk ağzında “Beşiktaş” olarak söylenmeye başlandığını kabul etmektedir." Beşiktaş tarihi
Beşiktaş'ın kuruluş tarihi eski devirlere kadar uzanır. İlkçağ'da, Argonaues şefi Jason, Colchide'ye giderken, burada karaya çıkmıştı. Bu sebepten buraya “Jasonion” adı verilmişti. Kasabaya sonraları “Şergion” dendi. Aleksion Komnenos, Isaac'ı, buraya sürmüş ve İstanbul'u 1240'da almaya gelen Dandolo kumandasındaki Venedikliler'in bir kısmı burada karaya çıkmışlardı.
Beşiktaş'ın İstanbul'un fethi sırasındaki adı ise “Diplokionion” idi. Diplokionion çifte sütun anlamına gelir. Bu sütunları Bizanslı Yorgir Kodinos şöyle anlatmaktadır:
"İstanbul'un ihtişam ve zenginliği, Marmara Denizi'nin Asya sahilini süsleyen büyük ve muhteşem manastır ve binaları Dinyeper ve Volga’da yaşayan halkın ilgisini çekerdi. Bunlar balıklarını satmak için Bizans'a geldikleri zaman burayı yağmalamaya bayılırdı. Bu nedenle İstanbul halkı bunlardan daima şikayetçi olmuştur. Bu çapulcuların en büyük saldırısı 914'te oldu. Ruslar on bir kayık ile geldiler. Jayner adındaki başbuğları ile Boğaz'a girdiler ve Boğaz'ın her iki sahilinde bulunan binaları yaktılar, her şeyi alıp götürdüler. O zaman Bizans donanması, Anadolu sahillerindeki Arap saldırılarını durdurmakla uğraşıyordu. İstanbul'da Haliç içerisindeki Kozmidion (şimdiki Eyüp civarı) tersanesinde eski on beş kadırga bulunuyordu. Bunlarla Bizans imparatorunun başmabeyincisi Teifanis, Karadeniz fenerinde konaklayan Rus kayıklarının çoğunu Rum ateşiyle yakmıştı. İşte kazanılan bu zafer üzerine Bizanslılar, hatıra olarak Kabataş'ta iki sütun dikmişlerdi.”
İstanbul II. Mehmed tarafından kuşatıldığı zaman Baltaoğlu Süleyman Bey kumandasındaki Türk donanması, o sırada küçük bir Rum köyü olan ve bir de kilisesi bulunan Beşiktaş önlerinde demirlemişti. |