25 Nisan 1915 günü Mareşal Sanders, ilk top sesleriyle Gelibolu'daki karargahını bırakıp uzaklara gittiği için birlikleriyle düzgün bir haberleşme de yapamamıştı. Kendisi gibi karargahı Gelibolu'da olan 3.Kolordu Komutanı Esat Paşanın öğleden evvel cephaneye gitme önerisini kabul etmesi ve onu yollaması sevap hanesine yazılırdı ama, kendisinin gittiği Bolayır tepelerinde ertesi günün sabahına kadar kalmasının haklı bir sebebi de bulunamazdı. Savaşın ilk günü için Sanders'in harp tarihindeki hanesine hiç de iyi şeyler yazılmayacaktı; hiç ortada yoktu ki... Mustafa Kemal, daha sonra anılarında "Diyebilirim ki, benim için en kritik durum 26 Nisan günü idi" diye yazacaktı. Ve gerçekten de haklıydı. Ordu Komutanı Sanders kararında geç kalmış, değerli saatler kaybedilmişti. Eğer takviyeler bu sabah yetişebilseydi, hele hele Saros'daki iki tümen gelebilseydi, düşmanı denize dökmek hiç de zor olmayacaktı. Artık cephelerde bir durgunluk ve sessizlik başlamıştı. Arıburnu'nda 19 Mayıs'tan beri zaten genellikle bir hareketsizlik vardı. Artık "Hareket Savaşı" sona ermiş, "Siper Savaşı" başlamıştı. 21-22 Haziran 1915'de yapılan ve "Birinci Kerevizdere Savaşı" adını alan bu çarpışma sonundaki kayıplar insanı korkutacak kadar fazlaydı. Savunmada olduğu halde Türklerin daha çok kayıp vermiş olmasını Mareşal Sanders, Başkomutanlığa gönderdiği 22 Haziran tarihli raporunda şöyle açıklıyordu: |