Bu arada sadece çağırmanın yetmeyeceğini bilen ve memleketi kurtaracak, milletin ümidini yeniden alevlendirecek davetsiz ve vazifesiz gönül fedailerinin ortaya çıkması gerektiğine inanan Akif, Ziraat Nezareti ve Darülfünundaki vazifelerinden istifa ederek şahsi ve acı ihtiyaçlarını unutup milletin ıstırabını dindirmeye koştu ve söylediklerini ilk defa kendisi tatbik etmeye başladı. Fakat bütün bu gayretler felaketi önlemeye yetmedi. Balkanlarda gittikçe çoğalan kin ve husumet dolu azınlık ayaklanmaları, Batının himayesi ile savaş şeklini aldı ve binlerce insanı heder eden bir hüsranla bitti. Akif, iman ve heyecanın terennümü olan onlarca şiir yazdı. Bu şiirler dilden dile, gönülden gönüle yayıldıkça, vatanın her yerinde bir canlanma, milletin her ferdinde bir kımıldama görüldü ve Balkan faciasının yaraları el birliği ile sarılmaya başladı. Akif bu geçici sükunetten faydalanarak Mısır seyahatine çıktı. Mısırın eski harabelerini ve tarihi yerlerini gezdi. Özellikle El-Uskur, çok dikkatini çekti ve “El-Uskur’da” şiirini yazdı.Mısırdan Medine’ye geçen şairin bu seyahati iki ay kadar sürdü ve daha sonra İstanbul’a döndü. Alman İmparatoru Vilhelm’in daveti üzerine oradaki Müslüman esirlerle görüşüp onları işrad etmek üzere Akif’in Şeyh Salih Şerif Tunusi ile yaptığı Almanya seyahati, teşkilatın bu çalışmalarını yerinde gerçekleştirmişti. Mehmet Akif 1914 yılında Berlin’e vardığı zaman kendisine büyük bir otelde geniş bir oda ayrıldı, fakat o burada kalmayı kabul etmedi ve tren istasyonu karşısındaki üçüncü sınıf bir otele yerleşirken de Almanya’nın tarihi boyunca hiçbir ferdinde göremeyeceği bir fedakarlık ve fazilet örneği gösterdi. Akif Almanya’da ilk iş olarak İngilizlerle aynı safta bize karşı çarpışırken esir düşen Müslümanlarla görüştü, onlara Osmanlı Devletinin durumunu anlattı; hilali kurtarmak gayesi ile savaşa sürüldüklerini söyleyerek pişmanlıklarını ifade etmeleri karşısında; “Bizim en büyük derdimiz cahil olmak. Bütün Müslüman aleminin başlıca müsabi bu afet. Onu yenmedikçe, hiçbir ciddi ve şerefli netice elde edilemez. Bence İslam’ın büyüklerinin yapacağı tek şey, birer medeniyet ve irfan mücahidi hüviyeti içinde diyar diyar gezmek, işrad etmek...” diyerek memleket için yapılması gereken ilk ve en önemli çalışmayı belirtti. |