Elinde ufacık bir kağıdı tefekküre daldı. Ara sıra bir kelime yazdı, bazen yazdığını çizdi, sonra tekrar yazdı. Saatlerce düşünerek, nihayet milletin imanını ve heyecanını dile getirdiği marşı bitirdi; vatanın, milletin ve dinin bekçisi olan “kahraman ordumuza” ithaf ve millete armağan etti.  Bu kutsi armağan Akif’in İstiklal marşı yazdığını duyup “Biz onun yanında müsabakaya girmeyiz.” Diyerek yarışma için verdikleri şiirleri  geri alan şair ve mebusların da oyları ve gönülden iştirakleri neticesinde, 12 mart 1337 Cumartesi günü saat 17:45’te milletvekilleri tarafından  dört defa ayakta dinlenip alkışlanarak ittifakla kabul edildi.  Nihayet bu heyecan, ıstırap, savaş,  ümit ve zafer dolu yılardan sonra İstiklal Savaşının  İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif, beraberinde bir istiklal madalyası  ve bir mavzer tüfeği ile 1923’te Ankara’dan  İstanbul’a döndü.  Mehmet Akif’in  İstanbul’a dönüşü  aslında yeni bir gidişin başlangıcı idi. Akif daha sonra da Abbas Halim Paşanın daveti üzerine  kışı geçirmek için  Mısır’a gitti.  Bu sırada Akif Elmalı Hamdi Efendinin yazacağı meal’i tercüme etmek için Diyanet İşleri Bakanlığı ile bir anlaşma imzaladı.  Daha sonra Akif tekrar Mısır’a gitti ve kış boyu çalışmalarına devam etti. Döndüğünde memlekette ilk devrim hareketleri başlatılmış Cumhuriyet dinsel baskılardan  tamamen kopartılmaya çalışılıyordu. Bu teşebbüsler üzerine  1926 kışında  tekrar Mısır’a giden Akif, Kahire yakınlarındaki  Hilvan’a yerleşip İstanbul’a dönmeyerek çalışmalarına devam etti.  Mısır’ın  sıcağı ile eski sağlamlığını kaybeden Akif, bünyesi bu kadar kesif bir çalışmaya  tahammül edemeyince, değişik zamanlarda Lübnan’a, İskenderiye  ve Antakya’ya giderek dinlendi.  Akif’in hastalığı gün geçtikçe daha çok artıyordu. Akif hastalığının artmasıyla memleketten uzak yerde ölmekten korkup vatanına geri döndü. Akif geldiği gibi sağlık yurduna yatırılıp tedavisine başlandı.    |