16-02-2007, 10:06
|
#10 |
Guest | Masalcı bu kahramanları, zaman-zaman eski inanç din, kültür ve medeniyet unsurlarından gelen malzemenin kompozisyonu içinde dinleyicisi ile okuyucusuna “hikaye, dram, fıkra” biçimlerinde anlatır. Menkabe gibi “inanma” hususiyeti taşımayan masallar, bizde bir başlangıç, bir asıl masal ve bir de sonuç olmak üzere üç kısımda toplanabilir. Başlangıç bir tekerlemedir. Dinleyicinin dikkat ve alakasını masal üzerine çekmekte kullanılan “seci”li bir nedir veya manzum-mensur bir formüldür. Asıl masalın muhtevası dışında, müstakil bir hüviyet gösteren bu formüller, hadiseleri birbirlerine bağlamak ve dağılan alakayı tazelemek maksadı ile hikayenin ortasında da kullanılabilir. Sonuç, kahramanların kaderlerini tayin eden bölüm olarak tiyatrodaki perde kapısına benzer şekilde, hafızalarda kalacak kısa bir tekerleme ile nihayet bulur. Masalcı, masalını ona dili ile tabii Türkçe ile anlatır, o, dilin zevk ve şuuruna yükselmiş bir sanatçıdır. Umumiyetle okumanın ve yazının gelişmediği devirlerde ve muhitlerde nesillerden nesillere intikal eden ve hususiyle geceleri söylenen masalların ilk yaratıcılarını bilemiyoruz. Sonraları hafızadan hafızaya geçen bu mahsullerin “musannif” adı verilen ikinci ve üçüncü elden anlatıcıları karşımıza çıkıyor. Biz Türkçe’de bu sanatçıya “masalcı”adını veriyoruz. İnsanlığın hayat içinde ve tabiat karşısındaki ortak duygu ve düşüncelerinin temelini işleyen masallar, söyledikleri dile göre milli karakter kazanırlar. Hint ve Türk masalı deyişimiz bundandır. Zamana, muhite ve inançlara göre değişikliklere uğrayan; bazen eski motiflerini kaybedip yeni motiflerle beslenen bu mahsuller meraklılar ve dilcilere muhtelif usullerle tespit edilmekte, yazarlar tarafından sanat eseri haline getirilmektedir.* |
| |