“Yahu sen bu parayı nereden aldın, yoksa define mi buldun?” “Yok yahu. Biz buradan dün sabah gittik. Şimdi geldim, her şey değişmiş.” “Bu para nereden geldi?” “Bu para Dakyanus zamanından.” “Oo Dakyanus geçeli çok oldu. Bizim beyimiz filanca. Tarsus Hz. İsa dinine girdi. Biz sizi bekliyoruz. Cenab-ı Allah, Eshab-ı Kehf’leri İncil’de bildirdi. Hangi mağaradan hangi dağdan çıkacaksınız? Sizi bekliyoruz.” Fırıncı bunu beylerinin yanına götürür. İncil’i okuyanların hepsi Eshab-ı Kehf’leri görmek için toplanır. “Haydi gidelim. Eshab-ı Kehf’leri görelim” derler. Mağaranın yanına varınca Yemliha yahut çoban der ki: “Siz birden bire mağaraya girecek olursanız arkadaşlar Okyanus geldi sanır, korkarlar. Siz bumda durun. Ben söyleyeyim çıksınlar görüşün.” Kabul ederler, mağaraya girmezler. Yemliha yahut çoban arkadaşlarının yanına gider der ki: “arkadaşlar, çok vakit geçmiş, biz çok büyük kalmışız; insanlar küçülmüş. Biz şimdi dışarı çıkacak olursak aleme seyir olacağız.” Cenab-ı Allah’a kendilerini kurtarması için yalvarırlar. Allah yalvarmalarını kabul eder. Yerin altından yol açar. Şam’a Kırklar Dağı’na giderler. Bir rivayete göre orada uyurlar. Mağaranın dışındakiler, mağaraya girer; fakat onları bulamaz. Hâlâ o mağarada uyudukları sanılmaktadır. SELİM KARAKAYA |