“Ağam, beni yanına al, beni götür” der. Yiğit başını iki tarafa sallayıp “Gülnar, çadırlarınızda yattım, ekmeklerinizi yedim, ikramlarınızı gördüm. Ben bu adamlara kötülük edemem.” “Sen bilirsin ağam, ama ben bu dünyaya senin için geldim. Sen daha gelmeden ben seni rüyamda gördüm. Benim yiğidim sensin. Senden başkası bana haram olur” der. Yiğit söyler, Gülnar dinler; Gülnar söyler, yiğit dinler. Ama yiğit olmaz der ve reddeder. Çünkü törelerinde iyilik gördüğü yere nankörlük etmek yoktur. Gülnar’ın nişanlısı, Gülnar’ı bütün gece çadırda göremeyince aramaya başlar. Gülnar’la yiğidin yemyeşil çayırların üzerinde oturup, dertleştiğini, ağlaştığını gören nişanlısı, aldatıldığını sanarak Gülnar’ı başından tek kurşunla vurur. Gülnar pek sevinçlidir. “Madem ki kavuşmak yoktu. Yaşamak bana haramdı. Her gün bir türlü öleceğime bu gün bu türlü ölüm bana lütuftur” der. Yörük beyinin oğlu: “Ah! Ben ne yaptım, sana nasıl kıydım?” diye feryat etmeye başlar. Misafir yiğit, elindeki asayı yere vurup “Bu kanı yıka, bu toprağı ak et.” diye haykırınca yerden buz gibi bir pınar çıkar ve ortalık tertemiz olur. O esnada dağlar, taşlar dile gelir. “Gülnar temiz Gülnar” diye seslenirler. Gülnar’ın öldüğü yere mezarı yapılır. Geceleri mezarın üzerine nur yağar, geceleri miski amber kokusu sarar. Gülnar’ın hikâyesi böyle devam ettiği gibi, bazı söylentilere göre güllerin en güzeli, en kokulusu, en gösterişlisi buradadır. O civarlara ait narın da en güzelinin burada olmasından dolayı gülü çok güzel, narı çok tatlı anlamında Gülnar sözcüğünün ortaya çıktığı söylenir. Ama rivayetlere göre Gülnar bir Yörük kızının adıdır. Yanakları gül gibi, dudakları da nar gibi kırmızı olduğundan dolayı Yörük beyi kızına Gülnar ismini koymuştur. İçel’in batısındaki yerleşim alanında bulunan Gülnar kazasının isminin buradan geldiği rivayet edilmektedir. DURMUŞ ER |