19-02-2007, 13:46
|
#5 |
Guest | Biz Orta Asya'daki iç politik gelişmeleri izlerken, ya bir savcı gibi iktidardakileri suçlama, ya avukat gibi iktidarı savunma, veya hakim gibi bu işte kim haklı, kim haksız diye kesin bir hüküm çıkarmaya çalışmamamız lazım. Çünkü, bugün devam etmekte olan olayların yargıcı ancak gelecek kuşaklardır, ancak gelecek yıllar kimin haklı, kimin haksız olduğunu daha kesin ve âdil olarak belirler. Ama, bizim olayların tanıgı olan yaşayan tarihçi olarak dileğimiz, Orta Asya'daki cumhuriyetlerde iktidar başındakilerin kendi ülkelerinin iç bütünlüğü ve istikrarı konusunda, eski Sovyet döneminin politik felsefesi olan Demokrasisiz istikrar (Stability without democracy) yöntemi yerine, bugünkü hür dunyanın politik felsefesi olan Demokrasi içinde istikrar (Stability within democracy) yöntemini seçmeleridir. III. Politik-Kültürel Değişimler ve Küresel Dengeler: Bu yazının başında da belirtildiği gibi, Orta Asyada son altı yıl içindeki politik degişikliklerin büyük tarihî önemi var. Bu degişikliklerden bazıları olumluysa da, bazıları Orta Asyanın içinde bulunduğu jeo-politik durum ve hem bölgesel, hem de küresel güçlerin politik çıkarları açısından bazı olumsuzluklar doğurabilecek niteliktedir: i) Kazakistan cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in Adilettin Ak Jolı (Adaletin Ak Yolu) adlı ve Özbekistan cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un Özbekistan: Milli İsiklâl, İktisâd, Siyaset, Mefküre adlı eserlerinin tarihî önemi, bunların Türkistanlı devlet adamları tarafından yazılmış olmasıdır. Sovyet devrinde Orta Asyadaki Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan halkın eline Moskova'daki Sovyet liderleri, Lenin, Stalin, Brejnev Garbaçov'ların kitapları tutuşturulurdu. şimdi ise, Batı Türkistandaki bağımsız Türk cumhuriyetlerinde yaşayan halk kendi liderlerinin kitaplarını ellerine alarak, haklı bir gurur duyuyorlar. İşte, müstemleke (sömürge) durumundan bağımsızlığa ulaşmanın en belirgin politik önemi şu gördügünüz iki küçük kitabın yarattığı mânevi gururdadır. ii) Kazakistan'ın Almatı şehrinde 28 Ocak 1994 tarihinden beri Türkistan adlı haftalık gazete çıkıyor. Sovyet devrinde, özellikle 1930 ile 1970 yılları arasında, "Türkistan" adıyla gazete çıkarmak veya bir makalede Türkistan adını kullanmak mümkün değildi. Bu adı kullanan ve yayınlayan herkes geri kalan ömrünü ya bir hapishane veya bir çalışma kampında geçirmek zorunda kalırdı. Cografî bir terim olan Orta Asya'nın gerçek tarihi, milli ve politik adı olan Türkistan Moskova'daki Rus yoneticileri için korkulu bir kelime idi. Çünkü onlar, bu kelimenin içinde, Orta Asyadaki Türklerin belki bir gün Türkistan adı altında politik bir birlik ve hatta bir devlet kurma gayesi yattığından endişeleniyorlardı. Bu yüzden Moskova'daki yöneticiler ve onların Orta Asyadaki komiserleri bu "Türkistan" kelimesini uzun bir zaman yasaklamaya ve Kazak, Özbek Kırgız, Türkmen Türkleri ile Taciklerin millî şuurundan bu kavramı silmeye çalıştılar. |
| |