Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19-02-2007, 13:47   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mesela, Mevlana Celâleddin Rumî gibi çok sayıda alim, yazar ve düşünürün Orta Asya'dan Anadolu'ya gelmiş olduğu ve Türkiye İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif'in bir şiirinde annesinin Buharalı olduğunu söylemesi beni şaşırtmamış, bilakis Orta Asya ile Anadolu arasındaki ilişkilerin nasıl aralıksız süregeldigi hakkındaki kanaatimi daha da kuvvetlendirmişti.
Orta Asya Türkleri arasında "İstanbul'u görmemiş isen, henüz dünyaya gelmemiş sayılırsın!" anlamında bir deyim vardır, bunun Özbekçesi şöyledir: İstanbulnı körmegen, âlemge kelmegen! (Ya'ni: İstanbul'u görmemiş, bu aleme gelmemiş!). Orta Asyalı hacılar Hac için Mekke'ye giderken, önce yollarını uzatarak İstanbul'a uğrar, sonra Mekke'ye giderlerdi. Bilhassa, 19. yüzyıl ortalarından 1920'lere kadar İstanbul'da cıkan gazete ve dergilerle, kitaplar Azerbaycan, Kırım, Kazan ve Orta Asya'nın Taşkent, Buhara ve Samarkand gibi büyük şehirlerine ulaşır ve aydınlar tarafından okunurdu. Orta Asya ve başka yerlerdeki Türkçe yayınlar da İstanbul'a ulaşırdı. Bilhassa Gaspiralı İsmail Bey'in "Tercüman" gazetesi İstanbul aydınları tarafından da merakla okunurdu.
Orta Asya ile Türkiye arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkiler 1925 yılında Sovyet rejiminin Orta Asya ve başka Türk yörelerinde tam anlamıyla egemen olmasından sonra birdenbire kesildi. Özellikle SSCB'nin kapılarını dış dünyaya kapaması ve Sovyetlerdeki Türklerin alfabelerinden tutarak kültür hayatının bütünüyle değiştirilmesindan sonra, Türkiye'de yaşayanların Sovyetlerdeki Türkler hakkındaki bilgileri de zamanla kaybolmaya başladı. Çok az sayıdaki bilginden başka, Türkiye'deki halk Orta Asya ile ilgilenemez oldu.
  Alıntı ile Cevapla