Osmanlılarda tımar hukuki ve mali bakımdan da kısımlara ayrılmıştır. Bunlardan padişah hasları ve vezir vakıfları, vezir, beylerbeyi, sancakbeyi, nişancı, defterdar, divan katipleri, çavuşlar, çeribaşılar, subaşılar, dizdarlar gii yüksek devlet memurlarının sahip oldukları has ve zeametler, idari ve mali bir takım imtiyazlara sahip oldukları için Serbest tımarlar olarak adlandırılmıştır. Butür tımarlarda rüsüm-ı serbestiye denilen niyabet ve bad-ı heva gibi örfi vergiler tamamiyle tımar sahibine bırakılmıştır. Buna karşılık benzeri vergileri bağlı bulundukları sancakbeyi ve subaşı ile paylaşmak durumunda kalan tımarlar Serbest olmayan tımarlar olarak telakki edilmiştir. Bunlar bulundukları sancağın özelliğine göre bad-ı heva türünden cürm ü cinayet, gerdek, otlak ve kışlak resim-leri ile tapu bedeli gibi vergileri sancakbeyi veya subaşı ile paylaşırlardı. Tımarlar verildikleri kişilerin hizmetlerine göre de isimlendirilmişlerdir. Bunlardanbirincisi Hizmet tımar adıyla anılan ve bazı camilerin imamet ve hitabetleriyle saray saray hizmetlilerinde bulunanlara mahsustu. Bu tür tımarlar bazı araştırmacılar tarafından “Sivil Timar” olarak da vasıflandırılmıştır. Nitekim bunlar içerisinde esas başı, mirahur, muhtesib, kadı, imam, hatip gibi askeri olmayan kimseler yer almaktaydı. İkinci gurup tımar Mustahfız tımarı denen ve mansup oldukları kaleyi korumaları karşılığı kendilerine tahsis edilen tımara denirdi. Aslında askeri olmakla birlikde bu tür tımarlar kale kumandanlarına ve kalede ve kalede görevli askerlerle hertürlü hizmetlilere verilirdi. Üçüncü tür tımar ise Eşkinci tımarı olup, enfazla tımar bu türdendi. Tımar sipahi olarak adlandırılan tımar sahipleri, alaybeyileirnin kumandası altında sefere giderlerdi. |