Tımar sahiplerine Osmanlı tarih terminolojisinde Sahip-i Arz adı verilmekteydi. Sahib-i arz öldüğü veya tımarı herhengi bir sebeple boş kaldığı takdirde, tımarı bir başkasına veya eli silah tutabilecek oğlu varsa ona verilirdi. Tımar sahibi kendine verilen yeri herhangi bir sebeple hiçkimseye bırakamazdı. Bu hususda kanunnamelere kesin hükümler konulmuştur. Herhangi bir sebeple toprağını terkeden köylü, tımar sahibi tarafından yakalanır ve eski yerine yerleştirilirdi. Bu husus iskan kanununda kesin şekilde hükme bağlanmıştır. Sipahi yerini terkeden reayadan on yılı geçirmemiş olanlarını yerleştikleri yerden kaldırarak eski yerlerine iskan ederdi. Buna karşılık arazileirni boş bıraktıkları için kendileirnden çiftbozan (çiftini bozmak) ismi ile bir vergi alınırdı. Buna benzer olmak üzere, büyük bir ihtimalle daha öncede var olduğu tahmin edilen Kanuni dönemine ait Niğbolu kanunnamesinde, başka bir tımar toprağına giden reayanın gittiği tımar sahibi tarafından eski yerine bildirilmesi, bildirmediği takdirde azledileceği hususu yer almaktadır. Bununla beraber sipahi ile köylü arasında münasebetler sadece sipahi lehine değildi, ancak kanunlar çerçevesinde hareket edebilirlerdi. Mesela bozok kanunnamasi’nde haksız yere sipahiye el kaldıran raiyyetden on altın alınması, buna karşılık raiyyeti inciden sipahi dövülürse reayadan ceza alınmaması ve bir sipahinin emir almadan köylüden ulak beygiri isteyerek davar boğazlatması sonucu dövülmesi halinde dövenin suçlu sayılmaması gibi hükümlerin yer alması, aradaki ilişkileri göstermektedir. |