Kırım Hanı'nın aracılığı ile Moskova ve İstanbul arasında dostça ilişkiler, daha Fatih Sultan Mehmed II zamanında başlamış görünmektedir. Bu elverişli koşullar, Büyük Knez III. İvan'ı cesaretlendirdi. 1492'de III. İvan, Azak ve Kefe'deki Osmanlı makamlarına, Sultan'la dostça ilişkiler kurmak istediğini bildirdi; İstanbul'dan elverişli yanıt geldi. 31 Ağustos 1492 tarihli mektubunda III. İvan, II. Beyazıt'den Moskof elçileri ve tüccarları için serbest geçiş ve ticaret müsaadesi istiyordu. Sultan, bu mektuba olumlu yanıt verdi. Altınordu ve Lehistan-Litvanya, bu ilişkileri baltalamaya çalıştılar, elçileri tuttular. Nihayet 1495'de Büyük Knez'in elçisi Pleşçeyev İstanbul'a varabildi. Knez elçiye verdiği talimatta, Sultan'ın huzuruna da tâbiiyete yol açabilecek her türlü hareketten kaçınması için sıkı sıkıya tenbihte bulunmuştu. Zira o zaman Büyük Knez'den çok daha güçlü olan Osmanlı Sultanı bu başvuruyu bir bağımlılık sayabilir, belki ilerde harâc (tribute) dahi isteyebilirdi. Pleşçeyev, bu tâlimatı fazlası ile ciddiye aldı ve efendisi ile Sultan'ın eşitliğini vurgulayacak biçimde hareket etti; gerekli bazı protokol kurallarını çiğnedi. Bu tutumu ile, kendisi Osmanlı Sarayı'nda hiç iyi etki bırakmadı ve Sultan kendisine böyle birinin elçi gönderilmiş olduğundan şikâyet etti. Belki elçi haklı idi, çünkü Sultan, Moskof Büyük Knezi'nin elçisini, tâbiiyetini sunmak üzere gönderdiğini düşünüyordu; eşitlik aklından geçmezdi. |