Aynı zamanda Osmanlıların Safevîlere karşı müttefiki olan Orta Asya Hanlıklarından da Osmanlı Sultanı'na Ruslara karşı şikâyet mektupları gelmekte idi. Astrahan ve aşağı Volga'yı kontrolleri altında tutan Rusların bu yolu kestikleri, Harezm'den tüccâr ve Mekke hacılarının eskisi gibi serbest geçemedikleri belirtiliyor ve "Bütün Müslümanların Halifesi" sayılan Osmanlı Padişahı'ndan bu yolu açması bekleniyordu. Böylece, Türk-İslâm aleminde ilk defa Rus yayılmasına karşı direniş, bir din vazifesi, bir cihad niteliği kazanıyordu. Bunun tam bir karşılığı olarak Rus Çarları da Üçüncü Roma ve Ortadoks Hristiyanlığı'nın savunucusu rolünü benimsiyorlardı. Güneye ve Orta Asya'ya doğru Çarlığın bu ilk yayılışı Osmanlı İmparatorluğu için siyasi olduğu kadar iktisadî bir tehdit oluşturmakta idi. Büyük bir Osmanlı devlet adamı, Vezîr-i a'zam Sokollu Mehmed Paşa, bu gelişmeler karşısında, Osmanlı kuvvetlerini kuzeyde bir sefer için harekete geçirmeye karar verdi. Daha Sultan I. Süleyman'ın ölümünden evvel hazırlıklara başlanmıştı. Kazan ve Astrahan'ı almak, Rusları Volga Havzası'ndan tamamıyla geri atmak için 1569'da Don Nehri yoluyla bir ordu ve hafif donanma gönderildi. Bu kuvvetler, Don ve Volga ırmaklarının birbirine en yakın noktasında, Rusların Prevolok dedikleri yerde, kanal açacaklar, donanma Volga'ya geçerek orduyla beraber Astrahan üzerine gidecekti. Astrahan alınınca oradan Safevî İran'ın arkadan vurulması da planın önemli noktalarından biriydi. Osmanlılar kanal kazmaya başladılarsa da, bu muazzam girişimden vazgeçmek zorunda kaldılar. Ordu oradan Astrahan üzerine geldi. Rus savunucuların inatla direnişi, açlık ve ağır topların yokluğu yüzünden Osmanlılar kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldılar ve Azak'a doğru perişan halde çekildiler. Vezîr-i a'zam'ın rakipleri, başta ikinci vezir Lala Mustafa Paşa, askeri Sokollo'ya karşı kışkırttılar; onlar kuzeyde her türlü girişimi bırakarak imparatorluk kuvvetlerini Kıbrıs üzerine gönderdiler (1570), Çarlık diplomasisi, İstanbul'da Sultan'ı yatıştırmak için ellerinden geleni yapıyordu, yaptı. Osmanlılar uzun zaman Kazan ve Astrahan sorununu açık tutmak ve Rusya'yı zaman zaman tehdit etmekle beraber 1678 yılına kadar Rusya'ya karşı kuzeyde askeri bir sefer yapmadılar; daha doğrusu bunun için bir fırsat bulamadılar. Kırım Tatarlarının bir örneği olan Rus Kazakları, Terek boyundan Dnyeper Irmağı'na kadar geniş bir cephede Karadeniz üzerindeki Osmanlı merkezlerine akınları ile Osmanlıları daimî bir baskı altına aldılar. 1637'de Osmanlıların en stratejik kalesi Azak Kalesi'ni zapt ettiler. Osmanlılar 1571 İnebahtı (Lepanto) felaketinden sonra kuzeyde yeni bir maceraya atılmaktan kaçınıyorlar, yalnız diplomatik protesto ile yetiniyorlardı. Rus diplomasisi Osmanlıları kızdırmamak için, Papa'nın bütün çabalarına rağmen, Lehistan ve Batı Hristiyan dünyası ile Haçlı girişimlerine katılmadı. Tâ ki, XVII. yüzyıl ortalarında Kazak-Ukrayna sorunu iki imparatorluğu karşı karşıya getirdi. Rus tarihçisi Novoselskiy Rusya ile Osmanlı Devleti ilişkilerinde 1647 yılını bir dönüm noktası kabul eder. O tarihte Lehistan Osmanlılara karşı Rusya ile işbirliğine karar verir. Fakat, üç devlet arasında asıl rekabet kuzey Karadeniz stepleri ve Ukrayna üzerinde idi. |