Bu düşünce tarzı askeri faktörü ister istemez ön plana çıkarmaktaydı. İngilizlerin onlara arka çıkmayı reddetmesi üzerine sayıları 2.000'e ulaşmış olan Pontus Birlikleri 1920 Şubatında İzmir cephesine gönderildiler. Askerlere her ne kadar Pontus yolunda oldukları anlatılmaya çalışıldıysada, astsubaylara arasında homurdanmalar önemli boyutlara vardı. Nitekim bunlardan biri, asteğmen Karaiskos, Atina Komitesi ile anlaşarak Samsun'a giderek bölgedeki dağınık güçleri biraraya getirmeye karar verdi. 1920 Martında Samsun'a vardığında Zilon (Zile) piskoposu Eftimios'un silah ve cephane toplama konusundaki gayretinden etkilenmekle birlikte bu çalışmaların hiç bir gizlilik kaygusu güdülmeden yapılmasına çok şaşırdı. Çete reisleri gece gündüz piskoposluğa girip çıkıyorlardı ve bir gün Karaiskos, piskoos'un telefonda şehrin valisine tutuklanmış olan bir çete reisini salıvermez ise 5.000 silahlı adamını şehre göndereciğine tanık olmuştu. Piskopos'un bu heyecanlı davranışı, eşraf konseyinin kaygılanmasına, mesafeli davranmasına yol açmaktaydı. Öte yandan piskoposun bazı çete reislerini kayırması, başkalarının onları kıskanmasına sebep oluyordu. Stavridakis, gelecekte oluşacak Rum- Ermeni federasyonu ilgili zorlu tartışmalara başlamak üzere Erivan'a gidiyordu... Beklenebileceği gibi, ayın 10'unda kaleme alınmış ve Tiflis'e 13'ünde ulaşan Ermeni cevabı Rumların önerilerinden çok uzaktı: " Pontus, Ermenistan Cumhuriyetine, aynı orduya, aynı para birimine, posta ve telgraf ağına, kara ve su yollarına, tek bir dış politikaya ve tek bir parlementoya sahip olan bir federe devlet olarak dahil olacaktır.(...)İki tarafın üzerinde anlaşabildikleri tek konu, müttefiklerin yada Yunanlıların acele olarak askeri yardım göndermeleri için bir çağrının kaleme alınmasıydı... |