Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20-02-2007, 14:16   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

c) Genel Kazanımlar.- Genelde Türk anayasa hukuku literatüründe Sened-i İttifakın merkez ve âyanları ilgilendirdiği, halkı alâkadar etmediği ileri sürülmüşse de bu doğru değildir. Bu iddiayı ileri sürenler pek muhtemelen Sened-i İttifakın metinini okumamışlardır. Yukarıdaki özetlerden de görüldüğü gibi, Sened-i İttifakta “fukara ve reaya ile ilgili şartlar da vardır. Sened “fukara ve reayanın himayet ve siyanetinin esas” aldığını (şart 7) açıkça ilân ediyordu. Sened-i İttifak, “fukara ve reaya”nın korunmasını, “fukara ve reayanın” vergilendirilmesinde ölçülü (hadd-i itidale riayet) davranılmasını (şart 7); ve keza “fukara ve reaya”ya zulm edilmemesini öngörüyordu (şart 5 ve 7). Görüldüğü gibi Sened-i İttifak yoksulları ve yönetilen halkı da koruyucu şartlar içermektedir. “Fukara ve reaya”yı koruyucu özel şartların yanında, Sened-i İttifakta genel koruyucu şartlar da vardır. Sadrazamın kanuna aykırı işlere girişmemesi (şart 4); suç işlenmesi durumunda soruşturma yapılmadan ceza verilmemesi (şart 5) gibi.
Bülent Tanör ’ün gözlemlediği gibi[17], kazanımlar sadece merkez ve âyanları değil, geneli ve kamuyu, kısacası halkı da ilgilendirmektedir.
Sened-i İttifak, 7 Ekim 1808’de imzalanmıştır. Sened-i İttifakın arkasındaki güç olan Alemdar Mustafa Paşa ise, 15 Kasım 1808’de yeniçeriler tarafından çıkarılan olaylar neticesinde ölmüştür[18]. Böylece Sened-i İttifak etkisini büyük ölçüde yitirmiş, kendisinden bahsedilmez olmuştur. Keza Sened-i İttifakın zeylinde her yeni sadrazam tarafından senedin imzalanması öngörülmüştü. Oysa Sened-i İttifak, Alemdar Mustafa Paşa’nın yerine geçen sadrazamlar tarafından imzalanmamıştır[19].
Sened-i İttifak çok değişik değerlendirmelere konu olmuştur. Bu değerlendirmelerin bir özeti ve eleştirisi Bülent Tanör tarafından yapılmıştır[20]. Tanör, Sened-i İttifakı değerlendiren yazarları üç gruba ayırmaktadır[21]. Birinci grup yazara göre[22], Sened-i İttifak, âyanların merkeze zorla kabul ettirdikleri bir belgedir[23]. Diğer bir grup yazara göre ise[24], Sened-i İttifak, merkezin, yani sadrazam Alemdar Mustafa Paşanın âyanlara bir dayatmasıdır. Üçüncü bir grup yazar ise[25], bu iki görüş arasında uzlaştırıcı bir görüş ileri sürmektedir. Bu görüşe göre, Sened-i İttifak merkezin âyanlara tek yanlı olarak dayattığı bir belge değil, esas olarak merkez kaynaklı, ama âyanlarla bir “anlaşma”yı, “uzlaşmayı” simgeleyen bir metindir.
Bu üç yaklaşımı karşılıklı olarak inceleyen ve değerlendiren Bülent Tanör , üçüncü yaklaşımı daha doğru buluyor[26]. Zira, bir kere “Meşveret-i Amme” âyanlardan gelen bir istek sonucu toplanmamıştır. Âyanlar İstanbul’a sadrazam tarafından çağrılmıştır. Kaldı ki, âyanların hepsi de toplantıya gelmemiştir. Sened-i İttifakı imzalayanlar arasında 21 kişinin sadece 4’ü âyandır[27]. Gerisi ulema ve vüzeradır. Keza Sened-i İttifakın içeriği incelendiğinde merkezin âyanlara oranla daha kazançlı çıktığı görülmektedir[28]. Ancak, yine Tanör’ün haklı olarak belirttiği gibi, Sened-i İttifak merkezin âyanlara bir dayatması olarak da görülemez. Zira böyle olsaydı bir “sened”e gerek kalmaz, bu şartlar bir “buyruk” şeklinde açıklanırdı. O halde burada bir iki taraflılık vardır. Âyanlar bir taraf olarak görülmektedir[29].
4. Değeri
Sened-i İttifakın değeri konusunda değişik görüşler vardır. Bu görüşler yine Bülent Tanör tarafından özetlenmiş ve açıklanmıştır.
Birinci görüşe göre, Sened-i İttifak Osmanlı anayasal gelişmeleri bakımından “olumlu” bir ilerlemedir. Sıddık Sami Onar ’a göre, Sened-i İttifak , hukuk devletine doğru atılmış ilk adımdır[30], Kubalı’ya göre, merkezî devletin mutlakiyetinin feodal bir sistemde sınırlandırılması ve dolayısıyla mutlak monarşiden meşrutî monarşiye geçişin ilk adımı[31], Aldıkaçtı’ya göre ise iktidarın müstebid karakterinin sınırlandırılması ve dolayısıyla demokrasi düzenine gidişin ilk çabasıdır[32]. Bu görüşte olanlar Sened-i İttifakın uygulanamamış olmasına üzülmektedirler. Onlara göre Sened-i İttifak uygulanabilseydi, zamanla mutlak monarşiden meşrutî monarşiye ve hatta âyanların temsil edildiği parlâmentolu bir monarşiye geçilebilirdi.
  Alıntı ile Cevapla