Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 09:03   #6
özgür_1903
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Piontek: Ertuğrul elimi niye öptü?Click the image to open in full size.27 Şubat 2007 14:35


Zaman’nın 17. Spor Ödülleri Gecesinde Ertuğrul’un Piontek’in elini öpmesi olay oldu. Piontek bu davranış karşısında neler hissetti? Daha önce kimse elini öpmüş müydü?Click the image to open in full size.
Bu sene 20. yaşını kutlayan Zaman Gazetesi’yle neredeyse yaşıt Spor Ödülleri Gecesi geçen hafta Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Geceye okurların 4 ayrı dalda kürsüye çıkarttığı G.Saray damgasını vurdu. Ama törenin öne çıkan önemli iki olayı vardı. Biri Kayserispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ın kendisine ödül veren A Milli Takım eski Teknik Direktörü Sepp Piontek’in elini öpmesi, diğeri Karl Heinz Feldkamp’ın konuşmasıydı. Feldkamp, geçen yıl törene gelmeyen F.Bahçe’ye gönderme yaparak, bu tip törenlerde ödül alanların bulunması gerektiğini ve G.Saray’ın şampiyonluk yolunda çok önemli bir maçı kaybetmesine rağmen geceye katılarak büyüklüğünü gösterdiğini dile getirdi.

A Milli Takım’ın eski teknik direktörlerinden Sepp Piontek ise Kayserispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’a ödülünü verirken Türkçe konuştu. Piontek, “Ertuğrul çok iyi Ümit milli, Ertuğrul çok iyi adam, Ertuğrul çok iyi profesyonel, Ertuğrul çok iyi teknik adam” dedikten sonra, “İnşaallah Ertuğrul gelecekte A Milli Teknik Direktörü” temennisinde bulundu. Ertuğrul ise kendisine ödülü veren Piontek’in bir hamlede elini öptü. Bu hareket salondaki konuklar tarafından dakikalarca alkışlandı.

Ülkemizde üç yıl çalışan Piontek törenden sonra şu soruyu sordu: “Ertuğrul elimi niye öptü?” Piontek, Ertuğrul’un elini öpmesi karşısında çok şaşırdığını ve buna bir anlam veremediğini söylüyordu. Olay hemen kendisine açıklandı: “Bu davranış bizim kültürümüzün bir parçası. Büyüklere saygının ifadesi. Küçükler büyüklerin elini öper.” Sonra da “Eli öpülen kişi, elini öpene ‘el öpenlerin çok olsun’ der.” diye de hocaya bilgi verdi. Piontek bu konuşma esnasında, “Gerçekten çok şaşırdım. Beklemiyordum. Türkiye’de üç sene kaldım. Kimse elimi öpmedi.” dedi.

Ertuğrul ise olay anını şöyle anlattı: “Kendisiyle uzun süredir tanışıyoruz. Törenden önce de otelde bir araya geldik. Bana çok babacan davrandı. Nasihatler verdi. Yaşça babamdan da büyük. Sevgili Piontek ülkemize yıllarca hizmet etti. Memleketin dört bir yanını gezerek futbolcu aradı. Saygımızı, sevgimizi kazandı. Biz de o saygı ve sevgimizin bir belirtisi olarak elini öptük.” Okurların geçen yıl da kürsüye çıkardığı Ertuğrul, o günkü ödül töreninde kendisine Beşiktaş Onursal Başkanı Süleyman Seba’nın ödül verdiğini hatırlatarak, “Ben Süleyman abinin de elini öpmek istemiştim. Ama o izin vermemişti. Bizim kültürümüzde büyüklerin eli öpülür. Biz böyle gördük.” açıklamasında bulundu.

NBA’de 16 yıl basketbol oynayan Vlade Divac da gecenin konuklarındandı. Basketbolseverlerin unutamadığ Divac’ın, Yugoslavya dağılmadan önce oynadığı takım Partizan’dı. Geceye katılan bir başka eski Partizan’lı ise futbolcu Cevad Prekazi’ydi. Divac’ın çocukluğunda hayran olduğu futbolcunun Prekazi olduğunu öğrendik. Divac’ın, ona gösterdiği saygı da görülmeye değerdi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Piontek’le bir araya gelme fırsatımız oldu. Alman hocayla daldan dala atlayan bir sohbet gerçekleştirdik. F.Bahçe’den A Milli Takıma, Fatih Terim’den Danimarka’ya kadar pek çok konuda hocanın açıklamaları şöyleydi:

DAUM’U İKİ SENEDE GÖNDERECEKSİN

“Daum’u iki sene takımın başına tuttuktan sonra göndereceksin. Çünkü o bir takıma iki senede verebileceklerinin hepsini veriyor. Ondan sonra kendini tekrara düşüyor.”

“Milli takımın başına ilk geldiğimde şunu gördüm. Milli Takım oyuncuları kalpten oynamıyorlardı. Bunu değiştirmeliydim. Çünkü ben buraya sadece para kazanmaya gelmemiştim. İşe ilk buradan başladım.”

“Her mağlubiyetten sonra bana destek veren biri vardı. O kişi Federasyon Başkanı Şenes Erzik’ti. Mağlubiyetlerden sonra soyunma odasına giriyor, ‘Hocam saha sonuçlarına bakma. Biz seni bu takımın başına bir şeyleri değiştirmen için getirdik’ diyordu.”

“Yunanistan Avrupa Şampiyonu oldu. Ama onlar hiç kimsenin favorisi değildi. Tek artıları oyuncuların kalpten oynamalarıydı. Danimarka kalpten oynadığı için şampiyon oldu. Yoksa futbol mantaliteleri Almanya, Fransa, İngiltere ayarında değil. Milli takım oyuncuları her zaman performanslarının daha fazlasını vermeli. Milli takımda oynamak için nice oyuncu sırada bekliyor.”

“Fatih Terim’in benden sonra milli takımın başına geleceği ta en başından belliydi. Erzik bana her defasında ‘Fatih’i yetiştir’ diyordu. Ben de elimden geldiğince Fatih’e bildiklerimi vermeye çalıştım.”

“Danimarka’nın başına geldiğimde onlar da tıpkı sizler gibi futbolda üst düzey ülkelerin çok gerisindeydiler. Danimarkalı oyuncular milli takımı angarya olarak görüyorlardı. Bu yapıyı değiştirmek lazımdı. Türkiye’de de bir taban vardı. Ama yetersiz ve etkisizdi. Bu tabanın üzerine yeni bir şeyler bina etmek gerekiyordu. Seminerler verdik. Antrenörler yetiştirdik. Türkiye’nin her köşesine giderek oyuncu aradık. İlk maçlarda çileden çıktığım anlar oldu. Antrenmanda ceza sahasına yüksek orta çalıştırıyorum. Maçta korner oluyor, oyuncum diz üstüne orta yapıyor. Kenarda çıldırıyordum.”

“F.Bahçe’yi izledim. Bu kadrosu Türkiye’de iş yapar ama bu futbolla Avrupa’da başarı yakalaması zor. Onların en büyük problemi kadrolarındaki gençlerden yeterince yararlanamamaları. Yönetim takımın başına getirdiği hocadan ilk yılında şampiyonluk istiyor. Haliyle gelen hoca tecrübesiz oldukları için gençleri oynatmıyor. Oysa yönetim sabretse, hocaya ‘bir kadro kur sana üç yıl süre’ dese F.Bahçe belki de G.Saray’ın yakaladığı başarıyı yakalayacak. Ancak sabırsızlar. Bunun sonucu bir sürü genç yedek kulübesine mahkûm. Hoca haklı olarak risk almıyor. Yazık.”

“Bir futbol takımında sistem elindeki oyunculara göre şekillenir. 3-5-2’ye uygun oyuncun varsa 3-5-2 oynatırsın. Brezilya bir dönem 4-2-4 sistemi ile oynadı. Çünkü kadrosu buna müsaitti. Sistem konusunda tutucu değilim.”

“Türkçe öğrenmek istiyordum. Çalışıyordum da. Futbolculara kamplarda Nasreddin Hoca fıkraları anlatıyordum. Ben eşek fıkrasını anlatırken eşeği, ‘eşşşeeek’ diye zorlanarak telaffuz ettiğimde Recep gülmekten yerlere yatıyordu. Beni her gördüğünde ‘Hocam Nasreddin Hoca fıkrası anlatsana’ diyordu.”

“Ogün’ü bir maç izleyerek Milli Takıma çağırdığım doğru. Ama o maçta futbolu bildiğine dair ipuçları verdi bana. Topa vuruşu, sahada duruşu, pozisyon alışı etkileyiciydi. Ama yanılabilirdim de. Onun avantajı Almanca bilmesiydi.”

“Futbol hayatımda unutamadığım nice maç var. Ama Grönland adasını çalıştırırken Tibet ile oynadığımız maçın yeri çok ayrı. Grönland 50 bin nüfuslu bir yer. Yılın büyük bölümü karlar altında. Bir şehirle diğeri arasındaki mesafe 2 bin kilometre. Ülke genelinde 25 takım var. Her şehir kendi içinde maçlar yapıyor. Şehirlerinde birinci olan takımlar yılın en uygun ayında bir araya gelerek hızlandırılmış bir şampiyona düzenleniyor ve ülke şampiyonu belirleniyor. Tibet bildiğiniz gibi özerk bir bölge ve Çin’in baskısı altında. Dünyaya kendilerini tanıtmak için yine özerk bir bölge olan, millî takımını benim çalıştırdığım Grönland ile maç organize ettiler. Maça üç gün kala Danimarka’daydım. Oyuncularım ise adada. Derken aynı gün adada grev çıktı. Uçaklar kalkmıyor. Oyuncuların hiçbiri maça gelemeyecek durumdaydı. Ben de Danimarka’daki Grönland derneklerine tek tek telefon açtım: ‘Elinizde 18-30 yaşlarında, futbola ilgi duyan ne kadar genç varsa bana gönderin.’ Gelen gençler arasında bir seçme yaptım. 18 kişiyi bir kenara ayırdım. Onlarla maça kadar antrenman yaptım. Maça yarım saat kala Grönland Dışişleri Bakanı aradı. ‘Maça çıkmayın’ diye. Çin baskı yapıyordu. Ancak ben o an Danimarka’ya tarihte ilk kez milli takımlarını izlemek için gelmiş onca Tibet’liyi düşündüm. Onlar takımlarını izlemeliydi. Bakana maçı iptal edemeyeceğimi söyledim. Maça çıktık. 4-1 kazandık. Tibet çok zayıf bir rakipti. Çin ise 2008 Pekin Olimpiyatları’nı almak için yaptığı tüm tehditleri geri çekti. Stadyumda bin 500 seyirci vardı. Maçı 250 basın mensubu izledi. 280 televizyon müsabakayı naklen yayınladı. Bir sürü pankart açıldı. Biri çok dikkatimi çekmişti: “Özgür Grönland Özgür Tibet.” Sanırım bir yanlışlık vardı. Çünkü Danimarka özgür bir ülkeydi.
__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla