Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 10:43   #14
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sanayi devrimi ile sanayileşme başlamıştır. Sanayi devrimi ile birlikte zanaattan makınalaşmaya geçiş, kitle üretiminin ortaya çıkışı geniş işçi kitlesi ile sermayenin karşı karşıya gelmesi doğmuştur. Tüm bu çatışma içinde olup bitenler çalışma ekonomisinin konusu alanına girmektedir. Bu çatışma belli toplumsal yapılarla giderilir. Çalışma ekonomisinin ekonomik, sosyal ve siyasal bir boyutu bulunmaktadır. Çalışma ekonomisinin ayrı bir bilim dalı olarak ele alınmasının nedeni esas itibariyle insanı ele alıyor olması ve arz ve talep koşullarının dışardan etkilenmesi zorunluluğudur. Klasik iktisatçılar insanı sadece mal gibi düşünmüşlerdir. Sanayi devriminin dogması sonucu işçi – işveren ilişkisi oluşmuş ve işgücü piyasasında olup bitenler önem taşımaya başlamıştır.



Çalışma ekonomisi konusunda değişik yaklaşımlar mevcuttur.



liberal serbest piyasa:

piyasaları kendi kurallarına bırakıp dışardan müdahaleyi gerektirmeyen görüştür. 18. yy. ikinci yarısına damgasını vurmuştur. Piyasaları rekabete bırakırsanız işsizlik olmaz ve tam denge oluşur. Eğer piyasalara dışardan müdahale edip fiyatlar yükselirse işsizlik olur. 1929 dünya ekonomik bunalımına kadar bu görüş varlığını sürdürmüştür.



keynesci yaklaşım: müdahaleci görüş. Piyasaları serbest kurallarına bırakmayan akım. 1945 sonrası müdahaleci görüşler etkinlik kazanmıştır. 45 – 73 arası dönem devletçi politikaların hakim olduğu tam istihdamın sağlandığı son derece önemli ekonomik gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Sendikacılık etkinlik kazanmış işçi hakları korunmuştur. 1973 ten sonraki dönemde o zamana kadar görülmemiş stagflasyon ortaya çıkmıştır.



sosyalist görüş: bunlara alternatif olarak doğmuştur.



Sanayi devrimi işçi sınıfını yaratmış, makinalarla geniş üretim kitleleri oluşturmuştur. Geniş işçi kitlesinin oluşumu kalabalık işçi kitlesinin bir arada çalışmasını ve örgütlenmesini gündeme getirmiştir.



è bir arada olmaları è çok sayıda işçi èKitlesel üretim örgütlenme bilinci



Bu siyasi ideolojik boyutta doğar. İşverenin kar maksimizasyonu sağlamak amacında olması işçinin sömürülmesine yol açar. İşçi bu ezilmişlikten kurtulmanın yollarını arar. Sendikalar ortaya çıkar. İşçinin kendi içinde örgütlenmesinin yanı sıra devletin de devletçilik adı altında politika izlemesi gerekir. Gelirlerin adil dağılımı, ücret ve örgütlenme gibi sorunların çözümlenmesi devletin oluşturduğu sosyal politika ile gerçekleşir.

  Alıntı ile Cevapla