Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:32   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Avrupa’da da gidişat daha iyi değildir. Avrupa ülkelerinin çoğu bu yılın ikinci çeyreğindeki ekonomik büyüme raporlarını açıkladılar. Aslında, bu ülkelerde büyüme neredeyse yaşanmamıştır. Almanya %0,3, İtalya %0,1 büyüdüler. En çok büyüyen Britanya ise yalnızca %0,7 büyüdü. Japonya’da üretim bir yılda %0,5-1,0 arasında düşmektedir. Deflasyon, düşen fiyatlarla birlikte hükmünü sürdürmeye devam ediyor. Hükümet 12 yıl boyunca süren resesyonun ardından ne yapacağı konusunda aptallaşmış durumdadır. Hatta hizmet sektörü savaş sonrası işsizlik rekorlarını zorlamaktadır. Kamu borçları hâlâ kesintisiz olarak artmaktadır.
Arjantin’de ekonomik ve politik kaos bir çıkış işareti olmaksızın devam ediyor. Brezilya da bugün çöküşün eşiğine gelmiştir. Benzer şekilde, IMF tarafından büyük miktarlarda para pompalanmasına rağmen Türk kapitalist politikacılar kavga etmeye devam ediyorlar, bu da ABD’nin sözde Terörle Savaşındaki bu kilit müttefikini ekonomik bunalıma sürüklemekle tehdit ediyor.
Dünya kapitalizmi iki balon tarafından da tehdit edilmektedir. Bu balonlardan ilki, ABD dolarının gücüdür. Geçen yıl bu balon biraz indi, önümüzdeki dönemde ise daha da sönecektir. ABD ayda 37 milyar dolar ticaret açığı verdiğinden ABD doları bugünkü değerini sürdüremez. Doların değeri belli bir noktaya geldiğinde yabancı kapitalistler tarafından elde tutulan 9 trilyon dolarlık sermaye yurtdışına çıkacaktır, bu da doların değerinde ani bir düşüşe neden olacaktır. Şişmeye devam eden ikinci büyük balon ise emlak sektörüdür. Bugün Amerika’daki %10 ve Britanya’daki %20’lik fiyat artışları devam etmeyecektir. İnşaat sektöründeki bir düşüş, tüketim harcamaları üzerinde negatif bir etkiye sahip olacak ve bu da ekonomiyi daha da aşağıya çekecektir.
Dünya ekonomisi üzerinde bir kara bulut gibi asılı duran ise Irak’taki savaş olasılığıdır. Yıkıcı politik sonuçlarını bir kenara bıraksak dahi, ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik askeri harekâtı, kaçınılmaz olarak petrol fiyatlarında ani bir artışa yol açacaktır. Savaş Amerika’nın istediği biçimde devam etse dahi bu kaçınılmazdır. Savaş uzun sürerse, ki muhtemeldir, dünya ekonomisi ciddi biçimde zarar görecektir.
Burjuva ekonomistlerin abartılı iddialarının aksine, geride bıraktığımız dönem boyunca gerçekleşen ekonomik büyüme, İkinci Dünya Savaşını takip eden onyıllardakinden daha zayıftı. ABD’de, 1942’den 1966’ya kadar GSMH büyüme hızı yıllık %4,5’ti. 1975’ten 1999’a kadar ise yalnızca %3,2’dir. 1942-66 döneminde sanayi üretiminde elde edilen büyüme %5,3’tür. 1975 ile 1999 arasında yalnızca %3,4’tir. Buna ilâveten, 1966’da tüketici borçlarının yıllık kişisel net gelire oranı %64 iken, 1999’da %97’ye çıkmıştır.
Enflasyon korkusu ile dünya çapında ekonomik çöküş korkusu arasında kalan ABD Merkez Bankası, sonunda fazla tasalanmamaya karar verdi. Merkez Bankası 12 aydan daha kısa bir sürede faiz oranlarını 11 kez düşürdü; bu görülmemiş bir olaydır. Faiz oranları Amerika’da şu an %1,75’tir –1961’den bu yana görülen en düşük seviye. Fakat bunun ne kadar süreceğinin ve ne sağlayacağının bir sınırı vardır. Şurası kesin ki, faiz oranları sıfırın altına indirilemez. Ne var ki ABD’de gerçek faiz oranları, tüketici fiyatları endeksiyle kıyasladığında negatiftir ve bu 1930’ların Büyük Krizinden beri görülmemiş bir olaydır.
Marx, kredinin, kapitalist sistemi normal sınırlarının ötesine taşıyan bir araç olduğunu açıklar. Pazar yapay olarak bir süreliğine genişletilir, fakat aslında bu, gelecekteki talebin azalması pahasına yapılır, çünkü alınan kredi eninde sonunda geri ödenmelidir ve tabii ki faizi ile birlikte. 1990’lı yılların boom döneminde devasa bir borç birikti, özellikle de ABD’de. Merkez Bankası ve Greenspan’ın faiz oranlarını ani bir biçimde indirmesi, küresel ekonomik çöküş korkusunun güdülediği panik önlemleridir. Fakat bu kesintilerle hedefledikleri sonuçları bir türlü elde edemediler. Borçlar aşırı arttığı için bu önlemler yeni borçları ve açıkları engelleyemez. Bu yola bir kez girdiklerinde kötülerin en kötüsünü –ABD ekonomisini uzun süre boyunca tırpanlayabilecek bir stagnasyon ve enflasyon karışımını– bulacaklardır. Buna ilâveten, şirket kazançları serbest düşüşe geçmiştir. Bir önceki yıla kıyasla %44,9 daha az kazandılar. Şirket kazançları bu düzeylere en son 1938 yılının üçüncü çeyreğinde ve 1932 yılının (Büyük Kriz) dördüncü çeyreğinde saplanıp kalmıştı.
  Alıntı ile Cevapla