Guest | Dördüncü Dünya Kongresi Raporu
[28 Aralık 1922’de, partili olmayan delegelerin de katılımıyla gerçekleşen Onuncu Tüm Sovyetler Birleşik Kongresinin Komünist Fraksiyonunun toplantısında sunulmuştur.]
Yoldaşlar,
Benden, Komünist Enternasyonal’in son Dünya Kongresi üzerine bir rapor hazırlamam ricasında bulundunuz. Bundan, benden istediğiniz şeyin, son Kongrenin çalışmalarına ilişkin bir değerlendirme olmadığı (çünkü bu durumda, bir raporu dinlemektense, oturumların tutanaklarına dönmek, halihazırda basılı bulunan bültenlere göz atmak daha uygun olurdu) sonucunu çıkarıyorum. Anladığım kadarıyla görevim, sizlere, devrimci hareketin genel durumunun, bu olgular ışığında devrimci hareketin perspektiflerinin ve Dördüncü Dünya Kongresinde yüz yüze geldiğimiz sorunların bir değerlendirmesini sunmaya çalışmaktır.
Doğal olarak bu, uluslararası devrimci hareketin durumu ile az ya da çok bir benzerliği önceden varsayıyor. İzninizi rica ederek şunu da parantez içinde belirtmek istiyorum; basınımız ne yazık ki bizi, Sovyet inşamızla, ekonomik yaşantımıza ilişkin olgularla olduğu kadar,dünya işçi hareketinin, özellikle de komünist hareketin olguları ile bilgilendirmek için yapması gerekenlerden çok uzaktır. Bugün bunlar bize göre, eşit önemdeki şeylerin ifadeleridir. Bana gelince, (alışkanlıklarımın tersine) basınımızın, her gün dersler, vaazlar ve (bunlara yalnızca zaman zaman gereksinimimiz olduğundan) genellemeler yapmaksızın, yalnızca her Komünist Partinin iç yaşamından olgular ve materyaller sunarak, partimize devrimci mücadele alanında olup bitenlerin tam, somut ve kesin bir tasvirini vermek için elimizin altındaki istisnai olanaklardan yararlanmasını sağlamak amacıyla gerilla eylemlerine başvurmak zorunda kaldım.
Bu noktada, parti kamuoyunun, editörleri yabancı gazeteleri okuyan ve bu basın temelinde zaman zaman genellemeler ileri süren, ancak fiilen olgusal bir materyal sunmayan basınımız üzerinde baskı yapması gerektiği kanısındayım. Ancak burada toplanan, Sovyet Kongresi ve dolayısıyla hayli nitelikli parti unsurları olduğundan, raporumun amacı doğrultusunda komünist partilerin ve işçi hareketi içinde halen elle tutulur bir etkiye sahip diğer partilerin güncel koşullarına ilişkin genel bir hatırlatma yapacağım. Görevim, yeni olgulardan, özellikle de Komintern’in Dördüncü Kongresinin bizlere sağladığı olgulardan yola çıkarak, proleter devrimin gelişim temposu ve durumu hakkındaki görüşlerimizin, genel kriterlerimizin doğruluğunu kanıtlamaktır.
Yoldaşlar, en başından söylemek isterim, eğer amacımız şaşırmamak ve perspektiflerimizi kaybetmemek ise, o zaman işçi hareketini ve bunun devrimci olanaklarını değerlendirirken şunu aklımızda tutmalıyız ki; aralarında bağlantı olmasına rağmen birbirlerinden tamamen farklılaşan üç büyük alan mevcuttur. İlki Avrupa; ikincisi Amerika; ve üçüncüsü sömürge ülkeler yani birincil olarak Afrika ve Asya. Dünya işçi hareketini bu üç alanın kavramlarıyla çözümleme gereksinimi, bizim devrimci kriterlerimizin doğasından kaynaklanıyor.
Marksizm bize şunu öğretiyor; proleter devrimin olanaklı olması için, şematik konuşacak olursak, üç öncül ya da koşulun olması bir zorunluluktur. İlk öncül üretim koşullarıdır. Üretim tekniği, kapitalizmin yerine sosyalizmin geçmesinden ekonomik kazanımlar sağlanacağı bir noktaya gelmiş olmalıdır. İkinci olarak, bu değişimi gerçekleştirmeye niyeti ve yeterli gücü olan bir sınıfın, yani sayıca gerekli büyüklükte olan ve bu değişimi başlatmak için ekonomide yeteri kadar önemli bir rol oynayan bir sınıfın olması gerekir. Buradaki referansımız şüphesiz işçi sınıfıdır. Ve üçüncü olarak, bu sınıf devrimi gerçekleştirmek için hazırlanmış olmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için gerekli isteğe sahip olmalı, yeterince örgütlenmiş olmalı ve bunu gerçekleştirebilecek bilinçte olmalıdır. Bu noktada, proleter devrimin öznel öncülleri ve öznel faktörler olarak adlandırılan alana geçiyoruz. Eğer sözü edilen üç alana bu üç kriterle –üretimsel-teknolojik, sosyal-sınıfsal ve öznel-politik– yaklaşacak olursak, bu alanlar arasındaki farklılık çarpıcı biçimde gözle görülür hale gelecektir. Şüphesiz, insanlığın sosyalizme hazır oluşu sorununa, bugün yaptığımızdan çok daha soyut olarak üretimsel-teknolojik bakış açısından bakmaya alışık olduğumuz doğrudur. Eski kitaplarımıza ve hatta şu an daha eskimemiş olanlara dahi bakarsanız, kapitalizmin, 15 veya 20, 25 ya da 30 yıl önce çoktan ömrünü tamamladığı yolunda bütünüyle doğru bir değerlendirme bulursunuz. |