Sömürgelerde büyüyen ulusal devrimci hareketleri gözlemlemekteyiz. Komünistler orada yalnızca köylülük arasında yerleşen küçük çekirdekler olarak görünüyorlar. Onun için sömürgelerde öncelikle küçük-burjuva ve burjuva ulusal hareketler söz konusudur. Eğer sömürgelerin sosyalist ve komünist gelişiminin geleceğine ilişkin soru soracak olsaydınız, bu durumda bu sorunun yalıtık bir biçimde ele alınıp ortaya koyulamayacağını söylerdim. Şüphesiz proletaryanın Avrupa’daki zaferinden sonra, bu sömürgeler kültürel, ekonomik ve Avrupa tarafından uygulanan diğer her türden etkilenimin arenası haline geleceklerdir. Ancak bu nedenle, sömürgeler her şeyden önce kendi devrimci rollerini Avrupa proletaryasının rolü ile paralel bir biçimde oynayacaklardır. Bu bağlantı konusunda Avrupa proletaryası, özellikle Fransa ve ilk elde Britanya proletaryası, çok az şey yapıyorlar. Sosyalist ve komünist düşüncelerin etkisinin büyümesi, sömürgelerin emekçi kitlelerinin kurtuluşu, milliyetçi partilerin etkisinin zayıflaması, ne bu yerli komünist çekirdeklerin rolü tarafından garantiye alınabilir ne de bunların rolü sömürgelerin kurtuluşu için metropol merkezlerin proletaryasının vereceği mücadele kadar etkili olur. Ancak bu yolla metropol merkezlerin proletaryası sömürgelere biri ezen, diğeri dost olan iki Avrupa ulusun varolduğunu gösterecektir, ancak bu yolla proletarya sömürgeleri daha ileri itebilir ki bu, emperyalizmin yapısını çökertecek ve böylece proleter dava için devrimci bir hizmeti yerine getirecektir.
Yoldaşlar son zamanlara dek Avrupa ve Amerika arasında yeterince ayrım yapmayı başaramadık. Ve komünizmin Amerika’daki gelişiminin yavaşlığı, Avrupa’da söz konusu olan devrimin Amerika’yı beklemek zorunda olduğu sonucuna kadar uzanan çeşitli karamsar düşüncelere esin kaynağı olabildi. Hiç de değil!
Avrupa bekleyemez. Farklı bir şekilde ortaya koyalım; eğer Avrupa’daki devrim birkaç onyıl için geri plana itilirse, bu bir kültürel güç olarak genelde Avrupa’nın bir tarafa bırakılması anlamına gelecektir. Hepinizin bildiği gibi bugün Avrupa’da moda olan felsefe Spengler’inkidir, yani gerileyen Avrupa’nın felsefesi. Kendi yolunda bu, burjuvazinin saflarındaki doğru bir sınıf önsezisidir. Avrupa burjuvazisi ile yer değiştirecek ve iktidarı kendi ellerine alarak kullanacak olan proletaryayı göz ardı ederek Avrupa’nın gerileyişinden bahsediyorlar. Şüphesiz eğer bu gerçekten olursa, o zaman bunun kaçınılmaz sonucu, eğer bir gerileme değilse, Avrupa’nın uzatılmış bir ekonomik ve kültürel çürümesi olacaktır ve devamında bir süre geçtikten sonra Amerika devrimi gelecek ve Avrupa’yı yedeğinde çekecektir. Fakat böylesi bir tahmin için ciddi bir zemin yoktur, bu, zaman diliminden bakıldığında karamsardır. Emin olun, zaman dilimleriyle ilgili spekülasyonlar tamamen güvenilmezdir ve her zaman için ciddi değildir, ancak söylemek isterim ki, 1917 yılı –Avrupa’daki yeni bir devrimci dönemin başlangıcı– ile Batı Avrupa’da büyük zaferler arasında, bizim 1905’imiz ile 1917’miz arasında geçenden çok daha fazla bir sürenin geçmesi gerektiği şeklinde bir düşünce için herhangi bir neden yoktur. Bizim ülkemizde devrimin başlamasından, ilk deneyimden zafere kadar on iki yıl geçmişti. Şüphesiz ki, 1917 ile Avrupa’daki ilk büyük ve kalıcı devrimin zaferi arasında ne kadar zaman geçeceğini bilmiyoruz. Ancak on iki yıldan az bir sürenin geçebilmesi olasılığı da dışlanmamıştır. |