Aynı şekilde Fransa ile bağlantılı bir başka sorun, çok keskin biçimde ortaya çıktı; birleşik cephe sorunu. Bildiğiniz gibi birleşik cephe sloganı iki neden temelinde yükseliyor. İlk olarak, biz Komünistler Fransa’da, Almanya’da, Bulgaristan ve belki de Çekoslovakya istisnasıyla tüm Avrupa ülkelerinde halen bir azınlığız, proletaryanın yarısından azını etkiliyor ve denetliyoruz. Aynı zamanda, devrimci gelişme geri kalmaya başlamıştır; proletarya ayakta kalmak ve savaşmak istiyor fakat kendisini bölünmüş bir durumda buluyor. Bu koşullar altındadır ki, Komünistler bu işçi sınıfının güvenini kazanmak zorundadırlar. Hangi temelde? Tüm faaliyet alanında mücadele zemininde. Şu anki günlük mücadele temelinde, her talep temelinde, her grevde, her gösteride. Komünist ön safta olmalıdır. Komünist bugün halen ona güvenmeyenlerin güvenini kazanmalıdır. Bu nedenle birleşik cephe sloganı, bu nedenle iç kaynaşma, saflarımızdan bize ruhen yabancı olan her şeyin defedilmesi ve eşzamanlı olarak bu kariyeristlere, oportünistlere, masonlara ve benzerlerine halen güvenen proleter unsurları kazanmak için mücadele. Bu ikili ancak sıkı sıkıya ilişkili bir görevdir. Fransız Komünistleri, özellikle de Muhaliflerin, yani Fransız Sosyalistlerinin basıncı altında saflarındaki masonlara toleranslı davranıp birleşik cephe taktiğini reddeden Merkezciler, birleşik cephe taktiğini politik genel af talebiyle bağlantılı olarak uygulamayı teklif ettiler. Fransa’yı aktarıyorum, çünkü bu sorunlar en keskin ifadelerini bu ülkede buldular.
Fransız partisinin sekreteri Frossard, Komünistler sıfatıyla, Muhaliflere, yani Sosyalistlere, yurtseverlere, reformistlere, savaş ve savaş sonrası dönem boyunca cezaevlerine kapatılan işçi devrimciler için genel af çıkarmak amacıyla birleşik bir eyleme katılmayı önerdiğinde –bu teklif yapılır yapılmaz, en kurnaz– Muhalif liderler bunu tipik ve en üst dereceden öğretici bir yoldan yanıtladılar. Bu yanıtla her yerde karşılaştık ve karşılaşacağız. Muhalifler şunu söylediler: “Siz komünistler yüzünüzü bize döndünüz ve böylelikle bizim işçi sınıfı hainleri olmadığımızı kabul etmiş oluyorsunuz. Ancak önerinizi düşünmek ve bunun altında bir bityeniği olup olmadığını ya da belki de bizi gözden düşürmeye hazırlanıp hazırlanmadığınızı görmek için zaman istiyoruz.” The Hauge’daki yazılardan çıkardığım kadarıyla Yoldaş Radek söylentilere bakılırsa, Vandervelde ve Scheidemann hakkında oldukça kaba bir makale yazmış ve aynı zamanda yerel sosyal demokratlara ve Amsterdam’ın izleyicilerine, militarizm ve savaş tehlikesine karşı birleşik cephe önerisinde bulunmuştur.
Yoldaş Radek’in öfkeli mizacını bildiğimden makalesinin pek kibar olmadığını kabul etmeye hazırım. Ancak Amsterdamcı bayların tepkisi tamamen tipik bir tepkidir: “Şuna bakın,” dediler, “Bu iki şeyden biri olabilir. Ya bizim –bir birleşik cephe önermenizden yola çıkarsak– hain olmadığımızı kabul etmelisiniz ya da kesinlikle inanacağız ki, yalnızca saygısız makaleleri gizlemekle kalmıyor, aynı zamanda daha beter bir bityeniğini de saklıyorsunuz.” |