Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 10:55   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ancak 1993-1995 yıllarında AB’nin toplam dış ticaret hacmindeki ortalama %45 olan payının 1996-2000 döneminde ortalama %51 düzeyine yükseldiği ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği gibi güçlü bir ekonominin ve istikrarlı bir ticaret ortağının dış ticaretinde en önemli paya sahip olması, Türkiye’nin dünya ekonomisinde meydana gelebilecek sorunlardan da daha az etkilenmesini sağlamaktadır. Nitekim Asya ve Rusya krizleri sırasında Türkiye’nin ekonomik performansı ile Avrupa Birliği’nin ihracatımız açısından güvenli istikrarlı bir pazar olmayı sürdürmesi bu hususu destekler niteliktedir.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki dış ticaret rakamları değerlendirildiğinde Gümrük Birliği sonrasında ticaretin, Türkiye’nin AB’ye ihracatında da sürekli bir artış kaydedilmesine rağmen ithalat lehine bir dağılım gösterdiği saptanmaktadır. Bu durumun temel sebebi, Türkiye’nin tek taraflı olarak 1971 yılı itibariyle bazı istisnalar dışında sanayi ürünlerinde AB pazarına gümrüksüz giriş hakkına sahip olması, AB’nin ise bu hakkı 1996 yılında elde etmesidir
(1972 ve 1974 yılında AB ile gerçekleştirilen ihracat rakamları dikkate alındığında söz konusu gümrük muafiyetinin etkisinin %100’ün üzerinde bir artış ile kendisini gösterdiği anlaşılmaktadır). Öte yandan gerek diğer ülkelerin tecrübeleri gerek ekonomi teorileri Avrupa Birliği gibi çok gelişmiş bir ekonomi ile Gümrük Birliği’ne gidilmesinin önceden kestirilebilir tek etkisinin dış ticaret açığı olacağını ortaya koymaktadır. Nitekim ithalat artışının herhangi bir ekonomi için tek başına kötü bir olgu olarak ele alınması cari işlemeler dengesini oluşturan kalemlerin tümü dikkate alındığında yapılacak değerlendirmelerde eksik ve hatalı sonuçlar verecektir. Bununla birlikte Türkiye’nin dış ticaret açığının ne kadarının doğrudan Gümrük Birliği’nden kaynaklandığını belirlemek oldukça güçtür. Gümrük Birliği öncesi de AB ile dış ticaret açığının yaklaşık olarak Gümrük Birliği sonrası oluşan dış ticaret açığı oranında olduğu, ayrıca aynı dönemde gerek dünyada gerek Türkiye’de yaşanan makro ekonomik gelişmelerin de Türk dış ticaretinin yapısını etkilediği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kapsamda, 1994 yılında Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve devalüasyonun ardından Gümrük Birliği ile uyumlu olmayan ekonomi politikalarının uygulanması, Türk ihraç ürünlerinin fiyat rekabetini etkilemiş ve ithalat lehine dağılımda rol oynamıştır. Ayrıca 1998 yılında yaşanan Asya ve Rusya krizleri Avrupa ekonomilerinde durgunluk yaratmıştır. Bu dönemde, Türkiye’nin AB’ye ihracatının önemli bir bölümünü oluşturan tüketim mallarının AB’deki fiyat ve gelir hareketlerinden olumsuz etkilenmesi, ihracat gelirlerinin düşük olmasına ve beraberinde dış ticaret açığının yükselmesine sebep olmuştur
  Alıntı ile Cevapla