Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 12:15   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kadınlar ve Sendikalar

Kadınlar sendikal hareket içinde örgütlendiler. Bazen vasıflı erkek işçilerin direnciyle karşılaştılar. Erken dönemlerde, kadınların çalışmasının geçici doğası nedeniyle, fabrikalardaki ilk birlikler kısa ömürlüydü ve yerel temelde inşa ediliyordu. Kadınlar da, sadece kadınların çalıştığı yerlerde çalışma eğilimindeydiler, bunun anlamı yalnızca kadınlardan oluşan branşların kurulmak zorunda olmasıydı. Örneğin Robert Owen’ın Büyük Ulusal Birleşik Sendikası, kadınların loncalarını ayırmıştı. İşçi hareketinin ilk dönemlerinde, devrimci Çartist Hareket zamanında, çamaşırhanelerde, dantelacılarda ve ciltçilerde grevlere tanık olundu. Kadınlar 1842 Çartist genel grevine katıldılar.
Britanya’da, 19. yüzyıl ortalarında, sendikacılığa, ücretleri yükseltmek için mesleğe girmeyi kısıtlama stratejisi güden meslek birlikleri egemendi. Bu da kaçınılmaz olarak kadın işçilerin dışlanmasını getiriyordu. Sendikalar, politik olarak Liberal Partinin kuyruğuna takılmış Applegarth ve Broadhurst gibi saygın sendika önderleri tarafından yönetiliyordu. Bunlar kadınların sanayide çalışmalarına karşıydılar. Broadhurst şunu iddia ediyordu: “Erkekler çocuklarının ve ülkelerinin geleceğini düşünmek zorundadır, karılarının güçlü erkekler dünyasında yaşam mücadelesi verip sürünmek yerine güzel evlerinde oturmalarını sağlayacak koşulları yaratmak için en büyük gayreti göstermek bir erkek ve koca olarak onların görevidir.” Karılarını çalıştırmayacak kadar parası olan “işçi aristokrasisi”nin bakış açısı buydu, fakat bu egemen sınıfın da ekmeğine yağ sürüyordu. Almanya’da Ferdinand Lassalle da Alman Genel İşçi Birliği içinde aynı tutumu takındı. Lassalle, kadınların çalışmasının tüm ailenin ücretlerini azalttığını iddia ediyordu. 1869 gibi geç bir tarihte, Alman Sosyal Demokrat Parti Kongresinden kadınların çalışmasına karşı çıkan bir karar geçirildi. Fakat ne yazık ki kadın işçiler artık orada duruyorlardı ve kadınların ucuz işgücü olarak kullanılmalarını engelleyebilmek için sendikacılara tek yol kalıyordu: onları örgütlemek. Öte yandan, kadının çalışmasını sınırlayan yasalar erkeklere de uygulansaydı, bu bütün sınıfın çıkarına olabilirdi. Orta sınıf feministleri bu yasalara “eşitlik adına” çoğu kez karşı çıktılar. Zincir ve zırh sanayiinde 14 yaşın altında kızların çalışmasını yasaklayan 1887 tarihli bir yasaya, Süfrajetler (oy hakkını savunan orta sınıf kadın kampanyacılar) hep bir ağızdan muhalefet ettiler. Bu açıkça ve doğal olarak Süfrajetleri sendikal hareketle çatışmaya itti. Bu olay kadın hakları mücadelesinin gerçekten nasıl bir sınıf karakterine sahip olduğunu gösteriyordu.
Erkek sendikacıların başarısızlığa uğradığı yerlerde bazı kadın reformcular kadınların sendikal hareket içinde örgütlenmesinde olumlu roller oynadılar. Bu kadınlardan biri de Emma Patterson’du. Patterson, Dewsbury’de kadın dokumacıların grevini örgütleyen Kadınları Koruma ve Destekleme Birliğini 1874’te kurdu. Bu birlik daha sonra Ulusal Kadın İşçiler Birliğine dönüştü.[1] Eşit işe eşit ücret, düşük ücret alan mesleklerde ücretlerin düzenlenmesi, haftalık çalışmanın 48 saate indirilmesi, iş cezalarının kaldırılması, daha fazla fabrika müfettişi, annelik yardımı, işçi kadınlar için kooperatif evleri ve yalnızca mülk sahibi kadınlar için değil bütün kadınlar için oy hakkı gibi istemlerle sanayide yerel kampanyalar düzenledi. Kadınları sendikal hareket içinde aktif olmaya teşvik etti. WTUL, ASE (Birleşik Metal İşçileri Derneği) gibi birliklerin reddettiği kadınları örgütledi. Hatta ASE kadınların çalışmasının yasaklanmasını istiyordu! Fakat Britanya sendikal hareketi tarihindeki bu dönem, işçi hareketinin çehresini ilelebet değiştirecek olan 1880’lerin fırtınalı olaylarıyla son buldu. Yardımlaşma Dernekleri militan sendikacılık tarafından gölgede bırakıldı. Kuşkusuz bunun da, kadın işçiler ve sendikalı işçiler açısından muazzam etkileri olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla