Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 12:15   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Erkeklerin muhalefeti ve aile içi baskılar yüzünden, kadınlar sendikal harekete mücadele vere vere katılmışlardı. Sendikal hareket her yerde daha güçlü çıktı. Engeller yıkıldı, hatta matbaa ve metal sendikaları bile kadınları üye kaydetmeye başladılar (her ne kadar farklı renk üyelik kartıyla da olsa). Kadın Sendika Birliği, sonunda kadın işçilerin örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan Sendikalar Kongresiyle birleşti. Kadın İşçiler Ulusal Federasyonu, Genel İşçi Ulusal Birliği (GMB’nin önceli) ile birleşti. TUC Kadın Genel Konseyi kuruldu. Eğilim ayrılmaktan değil birleşmekten yanaydı. Ayrı örgüt kurma girişimleri geriliyordu.
ABD’de de kadınların örgütlenmesi Britanya’dakine benzer bir yol izlemiştir. Zanaatkâr bilinç düzeyindeki Emek Şövalyeleri kadınları örgütleme konusunda isteksizdi, fakat tekstil sanayiindeki –elbise ve terzilik işleri– kadınlar, Kadın Sendika Birliğinde örgütlendiler. Devrimci bir sendika olan IWW (Dünya Sanayi İşçileri)[2] kadın işçileri örgütlüyordu. IWW tarafından örgütlenen grevler, grev gözcülüğü konusunda önyargıların nasıl kırıldığını göstermekteydi. Çelik fabrikalarında grevde olan erkek işçilere, kadın ve çocuklar da katıldı. Kadınlar, tutuklanan ve sürgüne gönderilen erkeklerin yerine grev gözcülüğü yaptılar. Sendika, grevci işçilerin çocuklarına okulda yüz yüze gelecekleri saldırılara karşı nasıl mücadele edecekleri konusunda eğitim verdi. İşçi eşleri açlığı önlemek için grev komitelerine katıldılar, çocuklar diğer şehirlerdeki sendika üyelerinin yanına gönderildiler. 1910’daki Standart Çelik Otomobil Şirketi grevi sırasında yaşanan çok sert bir çatışmada, kadınlar grev kırıcılara saplı süpürgelerle, sopalarla, merdanelerle ve diğer mutfak aletleriyle karşı koydular. IWW “kadınlara çağrı” adlı bildirisinde şunları söylemekteydi:
“Bize göre toplum sınıf ekseninde hareket eder, cinsiyet ekseninde değil. Cinsiyet ayrımı bizi pek etkilemez. IWW’nin çağrısı, ücretle çalışan kadınlara ya da işçi eşlerinedir. Kadınların ortak çıkarları olduğunu iddia eden feminist düşüncenin bize göre gerçekte hiçbir temeli bulunmamaktadır, ...keza yalnızca kadınlar arası bir dayanışma fikri de ne mümkündür ne de şu anda arzu edilir bir şeydir. Programımızın başarısı, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bütün işçilerin çıkarına, yaşamak için hiçbir çaba harcamaksızın kâr elde edenlerinse zararına olacaktır. Emek açısından, kadınların kardeşliği de tıpkı erkeklerin kardeşliği gibi içi kof bir yalandır. Onun bütün kendini beğenmiş ikiyüzlülüğünün ve aşırı duygusallığının arkasında sınıf savaşının uğursuz hatları görünür."
1917’de, Rusya’da, St Petersburg tekstil fabrikalarındaki kadın işçiler, Çarlık rejiminin yıkılışına yol açan grev hareketini başlattılar. Ekim Devriminin ardından Rusya’da kurulan yeni devrimci hükümet, yıllar içinde, sendikalı kadın işçilerin senelerdir mücadelesini verdikleri ve ancak rüyalarında görebilecekleri pek çok önlemi hayata geçirdi. 1917-1926 yılları arasında çıkarılan yasalar, kadınlara eşit ücret ödenmesini, eğitim hakkını ve paralı doğum iznini kabul ediyordu. Çocuk kreşleri ve komünal yemekhaneler açıldı. Bağımsız yurttaşlar olarak kadınların rolü tanındı ve çocuk bakımı sosyal bir görev sayıldı. Bütün bunlar Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha geri olan bir ülkede oluyordu. Fakat bu reformların çoğu, Rusya’da iç savaşın başlaması ve ardından bürokrasinin yükselişi nedeniyle yaşayamadı.
  Alıntı ile Cevapla