Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 12:31   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1 Ocak 2003 itibariyle ise asgari ücret net 223.749.000 TL’dir. Görüldüğü gibi asgari ücret ile çalışan bir kişinin sağlıklı bir birey olabilmesinin imkânı yoktur. Çünkü asgari ücret açlık sınırının yarısı kadardır ve yoksulluk sınırı ile arasındaki fark devasa boyuttadır.
Dikkate alınması gereken diğer bir olgu ise, toplumdaki işsizlerin oranıdır. Son yıllarda işten çıkarılanların sayısı devasa boyutlara ulaşmıştır. Peki bu işsizlerin yaşamlarını idame ettirebilmeleri ve sağlıklı bireyler olabilmeleri mümkün müdür? Toplumda fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların, intiharların vb. giderek çok daha fazla artmasının temel nedeni, işte kapitalizmin bize dayattığı bu yaşam koşullarıdır.
Tablo gayet açıktır, kapitalizm altında toplumun çoğunluğunun ekonomik refah içinde olması mümkün değildir. Çünkü kapitalizmin temel yasası işgücü sömürüsüdür.
İlaç fabrikasında ilaçları üreten işçi bile, alnının teriyle ürettiği ilacı, ihtiyacı olduğunda şayet parası varsa alabiliyor; yani ilaç üretirken aldığı ücretten elde parası kalırsa. İlaç fiyatlarına baktığımızda, bir işçinin sosyal güvencesi yoksa ilaç alabilmesinin imkânsız olduğunu görüyoruz. İşte kapitalist sistem böyle bir sistem. Çünkü kapitalist işçiye sadece ölmeyeceği kadar ücret veriyor. Az para, çok iş ve bu uyumlu ikilinin sonucu elde edilen kâr. Kapitalist toplumun koca iki sınıfa bölünmesinin ve bu sınıfların hep mücadele etmesinin altında yatan maddi gerçek de budur. Bir yanda toplumun her şeyi üreten büyük çoğunluğu, diğer yanda üretilen bütün değerlere el koyan bir avuç kapitalist.
Hal böyle olunca da kapitalist toplum açların, işsizlerin, hasta ve sakatların oluşturduğu bir toplum olmaktan öteye elbette gidemez. Kapitalist bir yandan işçi sınıfına ölmeyeceği bir ücret vermekte ve ayrıca da önemli bir işsizler ordusu yaratmaktadır. Diğer yandan ise doğal seleksiyonla ayakta kalan sağlam iş gücünü kullanarak yoluna devam etmektedir. Sağlık, eğitim gibi konular onu sadece ve sadece kârlılık oranı temelinde ilgilendiren konular olmaktan başka bir önem arz etmemektedir.
Toplum üyelerinin sağlığı kapitalistleri esas olarak üretim sürecinde ilgilendirmektedir. İşveren, işe alacağı işçilerden öncelikle sağlık raporu isteyerek, sağlıklı işgücünü sömürü çarkının içine sokmayı amaçlamaktadır. Herhangi bir hastalık durumunda ise işçinin işine son vermekte ve kapıda bekleyen birçok işsizden en sağlıklı olanlarını seçerek üretime devam etmektedir.
Bu durumda genel sağlık tanımına baktığımızda, sağlıklı insanlar olabilme imkânından ne kadar uzakta olduğumuz açıkça görülüyor. Bir de, sağlık deyince aklımıza gelen “tedavi olma hakkı”na sahip olup olmadığımıza bir göz atalım.
Kapitalist toplumda, sağlık, eğitim, ulaşım, haberleşme gibi alanlara yapılan yatırımlar, büyük sermaye gerektiren, zahmetli ve kısa vadede kârsız yatırımlar olduğu için, bunlar bireysel kapitalistlerin kaçındıkları alanlar olmuştur. Ve bu alanlardaki yatırımlar kolektif kapitalist olan devlete düşmüştür. Zamanla alt yapılar oluşturulmuş, bu sektörlerde hatırı sayılır gelişmeler yaşanmış ve ciddi sağlık kuruluşları, dev ilaç tekelleri piyasada yerlerini almaya başlamıştır. Bu sektörlerde kâr oranı arttıkça, bireysel kapitalistlerin ağzının suyu akmaya başlamış ve en kârlı alanlarından devletin elinin çektirilmesine girişilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla