Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-03-2007, 12:33   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Kapitalizm ve Açlık

Kapitalizm ve Açlık

Kemal Erdem



İlkel insan topluluklarının kaderi onbinlerce yıl boyunca doğa koşulları tarafından belirlenmiş, kıtlık ve açlık insan topluluklarını karınlarını doyurabilecekleri verimli alanlara doğru göç etmek zorunda bırakmıştı. Tarım devrimi ve yerleşik hayata geçişle birlikte insanlık, doğa güçlerine boyun eğmekten kurtulmaya, doğayı dönüştürerek ona egemen olmaya, kendi yaşam koşullarını üretebilmeye başlamıştır.
Sanayi devrimi insanın doğa üzerindeki egemenlik mücadelesinin dönüm noktasını oluşturur. Son 200 yılda öyle muazzam bir teknolojik atılım gerçekleşti ki bugün insanoğlu ekvatordan Kuzey kutbuna, denizin binlerce metre altından uzaya kadar hemen her yerde yaşamını üretebiliyor. Bilim ve teknoloji sayesinde en iyi hayvan ırkları yaratıldı. Sulama, gübreleme ve tohum ıslahı sayesinde toprağın verimliliği onlarca kat arttı. İstenilirse çölün ortasında bile tarım alanları yaratılabiliyor. Cep telefonlarını, yani uzaydaki uyduları kullanmak gündelik yaşamımızın basit bir parçası haline geldi. Aynı uydularla her yıl dünyada yetişmekte olan tarım ürünlerinin miktarları bile saptanabiliyor.
İnsanın, hiç değilse gıda ürünleri üretimi bakımından, doğa üzerindeki egemenliği öyle bir aşamaya geldi ki, hava koşulları ne kadar olumsuz olursa olsun yaklaşık 6 milyar 300 milyonluk insan nüfusunun gıda ihtiyacının kat be kat fazlasını üretebilme potansiyeline sahibiz. Bugün dünyadaki gıda üretiminin, 10,5 milyar insanın sağlıklı beslenmesine yetebileceği hesaplanmaktadır.
800 milyon insan aç

Ancak öte yandan çağımız, insanlık tarihinin en derin çelişkilerinin yaşandığı en akıldışı çağdır. Kapitalizm bir yanda inanılmaz bir zenginlik diğer yanda ise ölümcül bir yoksulluk üretiyor. Dünya Bankası ve Dünya kalkınma raporu verilerine göre;
  • <LI class=anametin>Dünya nüfusunun yarısı, yani 3 milyardan fazla insan günde 2 dolardan daha az, 1,5 milyar insan da 1 dolardan daha az bir gelirle “yaşıyor”. Buna karşılık dünya nüfusunun yüzde 10’u, dünya toplam gelirinin yüzde 70’ini alıyor. <LI class=anametin>800 milyon insan aç yaşıyor. Yılda 11 milyon çocuk açlıktan ölüyor. <LI class=anametin>Afganistan’da günlük ortalama gelir 44 cent, Etiyopya ve Kongo’da ise 27 cent.
  • Doğu Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşayan 267,1 milyon kişi, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde yaşayan 17,6 milyon kişi, Latin Amerika ve Karayipler’de yaşayan 60,7 milyon kişi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan 6 milyon kişi, Güney Asya’da yaşayan 521,8 milyon kişi, Sahra altı Afrika’da yaşayan 301,6 milyon kişi, günde 1 dolardan daha az gelirle yaşamını sürdürüyor.
Bugüne kadar Dünya Bankası’nın yoksullukla mücadele adına ileri sürdüğü öneri şuydu: Gelişmekte olan ülkelerde “zengin kesimden alınan vergiler azaltılacak” böylece yatırım ve istihdam artacak, uzun dönemde yoksulluk ortadan kalkacak! Yani yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu zengini daha zengin hale getirmektir. Bu mide bulandırıcı öneriler utanmaz kapitalist uzmanlar tarafından öneriliyor ve kapitalist rejimler tarafından uygulanıyor.
Dünya Bankası’nın, kardeş kuruluşu IMF ile birlikte faaliyete geçtiği 50 yılı aşan sürede yoksulluk giderek arttı. Raporda, dünyada günlük geliri 1 doların altında kalan insanların sayısının 1987’de 1,2 milyarken bugün 1,5 milyara çıktığı belirtiliyor. Bu sayının 2015 yılında 1,9 milyara ulaşması bekleniyor. Geçen 50 yılda, zenginlerle yoksullar arasındaki gelir uçurumu daha da arttı. Dünyanın en yoksul ülkelerinde kişi başına düşen gelir, 1970-1985 yıllarında zengin ülkelerdeki kişi başına gelirin yüzde 3,1’i düzeyindeyken, bu oran 1990’ların sonunda yüzde 1,9’a dek düştü. Bu oranların ülkeler arası ortalama gelir uçurumunu yansıttığı unutulmamalıdır. Yoksul ülkelerde de zengin-yoksul uçurumunun olduğu hesaba katılırsa durumun çok daha vahim olduğu görülür.
Açlık ve yoksulluk sadece en geri ülkelerde yaşayan insanların mı sorunudur? Bir zamanlar Latin Amerika’nın en kalkınmış ülkelerinden biri olan Arjantin’den gelen haberler durumun hiç de böyle olmadığını ispatlıyor:
“Arjantin’de çocuklar açlıktan ölüyor. Ekonomik krizin tüm ağırlığıyla hissedildiği Arjantin’de, yoksul ailelerin çocukları gıdasızlık nedeniyle hayatını kaybediyor... Arjantin’de en alt gelir grubundaki ailelerin çocukları, yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor. 36 milyonluk ülkenin yarısı, fakirlik sınırının altında yaşıyor. ... ekonomik krizin pençesindeki Arjantin’de her 10 çocuktan altısı sefalet içinde yaşıyor.... Arjantin’de dakikada 12, günde 16.900 kişi yoksullar ordusuna katılıyor. 2002 Mayıs ayı itibariyle ülkede yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 19 milyonu aştı.”
Arjantin varlık içerisinde yokluk yaşıyor. Dünyanın en büyük sığır eti, tahıl ve soya fasulyesi üreticileri arasında bulunan Arjantin’de, açlık artık gündelik bir olgu haline geldi. Arjantinli işçilerin ürettiği ürünler mağazaların içerisinde duruyor ve aç insanlar, aslında kendilerine ait olanı almaya kalktıklarında karşılarında polis ve orduyu buluyor, dünya televizyonlarında serseri bir avuç
  Alıntı ile Cevapla