Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-03-2007, 12:17   #3
özgür_1903
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YAŞAM ÖYKÜSÜ

FICHTE, Johnn-Gotllieb. Alman filozofu. Saxe dokumacılarından birinin oğludur. 19 haziran 1762'de Yukarı Lusace'da Rammenau kasaba­sında doğdu. 29 ocak 1814'te yurdunun istik­lâl savaşları sırasın­da yaralılara hastabakıcılık yapmakta olan eşinin tutuldu­ğu tifoya kendisi de tutularak, Berlin'de ölmüştür. Babası 30 Yıl Savaşları'ndan sonra Fichte'nin doğ­duğu kasabaya yer­leşmiş olan İsveçli bir subay vekilinin soyundandır ki, doğruluğuyla yurttaşla­rının sevgi ve güvenini kazanmıştır.

Babası, güçlü bir hafızaya (bellek) ve uyanık bir zekâya sahip olan oğlunu, özenerek koru­maya çalışmış ve fakat kendisini doğal gelişi­mine terk etmişti. Fichte, annesinden enerjili bir mizaç (temperament, huy) almış, inatçı ve kibirli bir çocuktu. Başlangıçta, ya dokuma tez­gâhında çalışıyor ya da kazları güdüyordu. Sa­bah vaızlarını dikkatle dinler ve söylenenleri âdeta ezberlerdi. Dış nesnelerden çok, ruha dair konulara karşı ilgisi böyle başlamış ve onun ilk öğrenimi, bu telkinler olmuştur. Pa­zar günleri kiliseye gelmekte bazen geciken, o civardaki malikâne sahiplerinden bir Baron, vaizin neler anlattığını bu küçük kaz çobanına sorar ve onun anlattıklarından, çocuğun bu ye­teneğine hayran kalırdı. İşte bu zat, daha çok küçükken bile oyuncaktan ve oyundan çok, yal­nızlıktan, düşünmek ve dikkat etmekten hoşla­nan Fichte'nin eğitim ve öğrenimini kendi üze­rine aldı; ve onu yetiştirsin diye Missinie ya­kınlarında bir pastöre gönderdi ve Fichte, genç­lik hayatının en tatlı günlerini Niederau kasa­basında geçirdi.

Bu dönemde Lessing, Tanrıbilimsel savaşları­na başlamıştı. Onun eserleri, küçük Fichte üze­rinde büyük etkiler yapıyordu. Fakat, Baron'un ölümü, onu, buradan ayrılarak Schulpforta Ko­lejine yatılı olarak girmeye mecbur etti. Özgür­lüğünü yitirmiş olmak acısı ve bir arkadaşın­dan gördüğü kötü muamele, okumakta olduğu Robenson öyküsü, kendisine, uzak bir adaya kaçarak orada özgür ve yalnız yaşamak kara­rını verdirdi. Fakat, daha Hamburg yollarındayken annesinin hayali, tekrar koleje dönme­sine neden oldu; 18 yaşında Iena'ya Tanrıbilim öğrenmek için gitti. Fakat bu bilim, onun felsefî dehasını harekete getirdi; ve daha çok, özgürlük problemi kuvvetle zihnini sardı. Ön­ce, özgürlüğü determinizm lehinde işletmek is­temiş ve Spinoza'nın Ethika'sından pek hoşla­narak, onun kendi düşüncelerini kuvvetlendir­diğini görmüşse de, sonraları kendi kişiliğinin bilincini kazandıkça determinizmi terk etmeye başlamış ve özgürlük duygusuna o denli bağ­lanmıştır ki, nihayet bu duygu, onun felsefe­sinin temelini ve konusunu teşkil etmiştir. Bu sırada, üvey babasının ölümü, gelir kaynakları­nı büsbütün azaltmış ve büyük mahrumiyetlere katlanmak zorunda kalmış ise de, bu durum, onun cesaretini kıracak yerde, karakterine ay­rı bir güç eklemiştir. İçinde bulunduğu büyük sefalete annesinin ona vaiz olması için yap­tığı ısrarlar da eklenince Fichte, çok zor bir duruma düşmüş oldu. Fakat vaiz olmak iste­medi.

1788'de Zürih'e giderek orada bir eğitmen­lik buldu ve Klopstock'un yeğeni Johanna Rahn adındaki seçkin ve aydın kızla tanışa­rak nişanlandı. Bu kız, onu iyi ve kötü günle­rinde yalnız bırakmamış ve Fichte'nin dik baş­lı karakterinin yumuşamasında ve genel olarak çalışmalarında kuvvetli bir yardımcı olmuştur. Eğitmenliğini üzerine aldığı çocuklardan çok, bunların anne ve babalarının eğitime muhtaç ol­duklarını görerek, haftalar içinde, eğitim bakı­mından bunların yaptıkları kusurların birer bel­letenini hazırlayıp vermişti ve Almanya'da bo­şu boşuna hareketli bir iş aramışsa da, bulamadiği için, Leipzig'e gitmiştir. Burada, Kant felsefesiyle uğraşan Fichte, Pratik Aklın Eleştirisi'ni okuduktan sonra bu felsefede, insel onur ve özgürlüğe dair olan imanıyla kendi ta­biatının en asil içgüdülerini kandıracak öğele­ri bulunduğuna inandı. Bu esnada Varşova'nın kibar bir ailesi tarafından teklif edilen eğit­menliği kabul ettiyse de, Fransızcayı iyi telaffuz edememesi ve inatçılığı yüzünden geri dön­meye mecbur oldu. Bu Polonya dönüşü sırasın­da Kant'ı görebilmek için Köniksberg'e gitti; büyük filozof, kendisine yüz vermediğinden, onun gözüne girebilmek için Versuch Einer Kri­tik Aller Öfjenbarung (Her Vahyin Eleştirisine Dair Bir Deney) (Königsberg, 1792) adlı eseri­ni yazdı ve yazma bir nüshasını üstada sundu. Bu eserin Kant tarafından yazıldığı zannedilmişse de, Kant, bunu Fichte'nin yazdığını bil­dirmek suretiyle onu ünlü bir kişi yaptı; ve kendisini Dantzig yakınlarında oturan Kont Krokow'a eğitmen olarak salık verdi. İşte ni­şanlısı, onun bu ününden sonra, kendi serve­tiyle bir yuva kurmayı teklif etti. Fichte ev­lendi (1793).

Bu ilk eseri, önce, Iena Edebî Gazetesi'nde yazar adı konmadan çıkmıştır. Fichte de Kant gibi, büyük bir ilgiyle Fransız İhtilâlini izledi ve Zürih'te hem bu ihtilâle, hem de basın öz­gürlüğüne dâir iki eser yayımladı. Bu eserler­deki sorunları teorik bir gözle olmaktan çok, pratik bir bakışla inceledi. Lavter ve diğer Zürihli bazı büyük adamlar, kendisinden Kant'ı açıklamasını rica ettiler. Burada büyük bir ener­jiyle çalıştı, parlak başarılar gösterdi. Bu vesi­leyle Kant'ın eleştirisini tamamlamak ve onu söz götürmez temellere dayamak istemişti. Bu konuya hazırlanırken Weimar hükümeti, ken­disine" Reinhold'tan boşalan Iena Üniversitesi felsefe profesörlüğünü teklif etti. 1794'te kabul ettiği bu görevdeki büyük başarılar, kendisine heyecanla bağlı taraflılar kadar da, şiddetli düş­manlar kazandırdı. Buradaki doktrininin esa­sını Bilim Teorisi Düşüncesi başlığını taşıyan bir programda açıkladı. Bunu, Bilim Doktrinin Temeli (1794) ve bunun arkasından Bilginlerin Görevlerine Dair adlı eseri izledi. Bu ikinci eser, âdeta kendisinin hayatı boyunca yapma­yı tasarladığı işlerin neler olması gerektiğini anlatan bir plandır ki bilginlere, en tam ve yet­kin bir insan olmalarını, ara vermeden hem ken­dilerini, hem başkalarım yetkin bir duruma ge­tirmelerini bir ödev olarak vermektedir. Etrafını çeviren anlayışlı gençlere özgür bir düşünce ve karşılık beklemeden çalışma, hizmet etme telkin­lerini yapmıştır ki, kendisinin bütün hayatın­da takip ettiği esaslar da bunlardır. Bunlar, hem kendi kişiliğinin, hem de kendi felsefesi­nin esaslarıdır. Bununla birlikte Fichte, kendi spekülasyonlarının ürünlerinden tam olarak memnun değildi. Zira, bunlar ancak, kendilik­lerinden apaçık olan insan ahlâkının varlığın­daki hikmetle en yetkin bir surette uygun ol­dukları takdirde ruhu kandırabilirlerdi.

Fichte, bilginlerin görevlerine dair olan ders­lerinin gençler üzerinde yaptığı iyi etkiyi gö­rünce, öğrencilerine, bu derslere pazar günleri halkın ibadetlerine ayrılmış olan bir saatte de­vam edeceğini bildirdi. Bunun üzerine düş­manları, onun demokratça düşüncelerini hatır­layarak, kendisini Hıristiyan dini yerine, aklın kâfirce törenlerini koymakla suçlandırdılar. Bu­nun üzerine pazar dersleri yasak edildi; ve aynı zamanda bazı öğrencilerinin bir takımı, ağır kar­gaşalıklara neden olan gizli cemiyetlerini dağıt­maya çalıştıysa da, başarı gösteremedi. Sonradan onları, bu cemiyeti dağıtmanın gerektiğine inandırmışsa da, kendisi gençlerin iyi niyet ve inan­larını kötüye kullanmış olmaktan sanık tutul­du. Bu suretle Fichte, bir süre derslerini tatil ederek bir köye çekilmeye mecbur oldu. Zo­runlu olduğu bu inzivada, Bilim Teorisi'ne dair olan eserinin ikinci bölümüyle Hukuk Felsefe­si adlı eserinin birinci bölümünü yazdı. İşte bu dönemdedir ki, Reinhold, F. Schlegel ve Schelling, onun doktrinini açıkça kabul etmişlerdi. Fakat, bu sırada Fichte'yi, yeni bir felâket kar­şıladı. Felsefe Gazetesi'nde Nithammer ve Forberg'in dini, "evrene ahlaksal bir düzen verme inancı" sayan yazılarındaki düşüncelerini beğe­nerek onlara bir başlangıç yazdı; Bir Dünya Hükümetine Dair Olan İmanımızın Temeli baş­lığını taşıyan bu makalesi, kendisini Tanrıtanı­mazlıkla suçlandırmalarına neden oldu ve ga­zete kapatıldı. Buna Iena Üniversitesinin ko­runmasını, Weimar hükümetiyle birlikte üzeri­ne almış olan Saxe hükümeti de inanmış ve 1799'da Fichte, bu ittihamı şiddetle protesto etmiş ve bir sığınak bulma umuduyle Berlin'e gitmişti. Birçok yıllar bu şehirde görevsiz ya­şadı.

Schiller, onun yeniden profesörlüğe alınma­sı için Weimar hükümetine baş vurmuşsa da, bu dileği kabul edilmemiştir. Bu esnada, İnsa­nın Yaratılışındaki Hikmet ve Yeni Felsefenin Gerçek Karakteriyle Halkın İlişkisi adlı eseri­ni ve bir de Bilim Doktrininin Temeli adlı ese­rinin ikinci baskısını yayımladı. Aynı zamanda doktrinini, genç bilginlerle kibar insanlar ve yüksek işadamları gibi, seçkin bir dinleyici kit­lesine açıkladı. Erlangen Üniversitesine profe­sör olarak atandığı zaman (1805), Jena'nın Fransızlar eline düştüğü haberini aldı; ve Königsberg'e sığındı. Kopenhag'a geçti, ancak Tilsitt Antlaşmasından sonra ailesinin yanına dö­nebildi.

Bundan sonra Fichte'nin hayatı, siyasal bir önem kazanır. Prusya, kendisini kurtarabilmek için, her şeyden önce ulusal karakteri güçlü bir öğrenimle halk eğitimini çelikleştirmek ge­rektiğini anladı. Bu maksatla Berlin'de bir üni­versite açıldı ki, bunun planını Fichte'ye hazır­lattılar (1807).

Sunduğu projede uygulanması güç ve ülkü­sel bazı şeyler vardı; yeni üniversite açılınca­ya kadar özel derslerini akademik bir salonda verdi (1807-1808). Alman Ulusuna Söylevler adını taşıyan bu dersler, Fransız taburlarının gürültüsü Berlin sokaklarını inlettiği bir zaman­da verilmişti. Bu derslerde Almanlara bağım­sızlık ve özgürlüklerini korumalarını, bu uğur da gerekirse ölmelerini telkin ediyordu. Kendisi de bu uğurda hayat ve özgürlüğünü feda­ya hazırdı. Fichte, yeni üniversiteye profesör tayin edildi ve iki yıl metanetle rektörlük de yaptı. Fransızların Rusya'dan perişan bir hal­de geri dönmeleri üzerine Almanlar baş kaldır­dılar. Fichte, ordu rahibi sıfatıyle çalışmak is­tediyse de bu isteği kabul olunmadı. Fakat, kendisi, hem ulusa, hem insanlığa büyük bir hizmet etmek mutluluğuna erişmiştir. Almanlar, Berlin'deki Fransız garnizonunu bir gece baskınıyle toptan öldürmek için suikast hazırladılar. Fichte'nin eski öğrencilerinden bu cinayete ka­tılmak için yeminli bir genç, teşebbüsün meşru olup olmayacağı hakkında şüpheye düştüğü için hocasının da bu işe karışmasını istedi. Fichte, hem bu teşebbüsü Prusya Polis Müdürlüğüne haber verdi, hem de bu genci böyle uğursuz bir cinayetin yararsızlığına inandırdı. Savaş, Berlin'den uzaklaşınca, şehirde bulaşıcı bir has­talık bırakmıştı. Fichte'nin eşi de hastabakıcılığı yaparken bu hastalığa tutuldu ve kendisin­den de Fichte'ye geçti. Fichte de derslerine ye­ni bir hararetle başlayacağı ve eserlerini son kez bir daha inceleyeceği bir zamanda öldü (1814).
__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla