Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-03-2007, 17:01   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BİRİNCİ KİTAP/BÖLÜM 2: İŞ BÖLÜMÜNÜN DOĞMASINA NEDEN OLAN TEMEL HAKKINDA

Smith ilk kitabın ikinci bölümünde ise, insanları bir araya getiren faktörlerin başında acıma, iyilik yapma, cömertlik ve sempati gibi faktörlerden daha önemli olarak, kişisel çıkarların rol oynadığını belirtmiştir. Çevremize baktığımızda da bunu rahatlıkla görebiliriz. Genellikle insanlarla ilişki kurarken, onların insanlık duygularına değil, kişisel çıkarlarına başvururuz.

Smith de insanları bir arada tutan temel bağın anlaşma, sözleşme, değiş-tokuş yapma ve satın alma gibi ilişkiler olduğuna dikkat çekmektedir. İşte işbölümüne yol açan da bu değiş-tokuş eğilimidir. En ilkel bir kabilede bile örneğin başkalarından daha çabuk ve ustalıkla daha iyi ok yapabilenler, oku sığır veya av eti karşılığında değişmişler, sonunda da ava çıktıklarında başkalarının tutabileceğinden çok daha fazla av ve hayvan eti ele geçirmişlerdir. İşte Smith’in belirttiği gibi insanlar, en yetenekli ve kendi çıkarlarına uygun alanlarda uzmanlaşmış ve ürettiklerini başkalarıyla değiştirmek koşuluyla bütün toplumun mutluluğuna hizmet etmişlerdir. Smith’e göre işbölümünün doğmasına neden olan temel budur.

Bütün bunlardan anlayacağımız, Smith’e göre, uzmanlaşma insanlardaki doğal yetenekten çok, işbölümünün bir sonucudur ve dolayısıyla bir filozofla bir dilenci arasında yapılarından ve doğalarından gelen bir fark söz konusu değildir. Fakat bunların arasındaki farklılıkları işbölümü ve uzmanlaşma zorunluluğu dolayısıyla eğitim, adet ve gelenekler meydana getirmektedir.

BİRİNCİ KİTAP/BÖLÜM 3: İŞ BÖLÜMÜNÜN PAZAR GENİŞLİĞİNE GÖRE SINIRLANIŞI HAKKINDA

Smith, ilk kitabının üçüncü bölümünde ise biraz önce de söz ettiğim açıklamalara bağlı olarak, işbölümü ve uzmanlaşmanın ancak pazarın genişliği ile orantılı olacağını daha detaylı bir şekilde belirtmiştir. Eğer pazar darsa, doğal olarak çok az kimse, belirli bir mal üretimi konusunda uzmanlaşma ihtiyacı duyacaktır. Çünkü pazar dar olduğundan ürettiği malı başkasına satma olanağı bulamayacaktır.

İşte Smith, bu anlattıklarına bağlı olarak İngiltere’nin yolları, deniz yolları ve kanalların pazarı nasıl genişlettiğinden söz etmiş ve eski Çin, Hint, Mezopotamya uygarlıklarını örnek vererek uygarlıkların gelişmesinde denizlerin ve büyük nehirlerin ulaştırma konusunda büyük rolleri bulunduğunu ileri sürmüştür.

Kısaca Smith, emeğin verimini artıran nedeni aramış ve bunu işbölümünde bulmuştur. Aslında işbölümünün sonuçları antikçağdan beri ele alınmış; Platon, Xenephon gibi birçok düşünür işbölümü konusuna değinmişlerdir. Fakat hiçbiri Smith kadar bu toplumsal olayı açık hale getirememişlerdir. Fakat Smith’in bu artılarının yanında yanıldığı bir nokta da vardır. Onun aldandığı noktalardan biri, işbölümünü mübadelenin bir sonucu olarak göstermiş olmasıdır. Oysa bu tam tersinedir. Yani mübadele işbölümünün sebebi değil, işbölümü mübadelenin sebebidir. Çünkü mübadeleye gerek duyulması için eşyanın başka başka ellerde olması, yani ilkel de olsa bir işbölümünün olması gerekir.

Smith, iş bölümünün yararları yanında zararlarını da görmüştür. Ona göre, iş bölümü daima insanları aynı işi yapmaya zorladığından bıkkınlığı artırır, insanın zeka ve yeteneklerini köreltir, bilinmesi gerekli birçok konularda bilgisiz bırakır, insanı toplumun genel çıkarlarını kavrayamaz duruma sokar, çoğunlukla vücudun yalnızca bir kısmı işletileceği için vücudu zayıf düşürür. Smith, iş bölümünün bu zararlarını hükümetlerin, eğitim ve öğretim yoluyla önlemelerini istemiştir.

Özetle işbölümü, Smith’e göre değişmenin yani mübadelenin kaçınılmaz bir sonucudur. İş bölümüne yol açan mübadele yani değiş-tokuş etme gücü olduğuna göre, işbölümünün alanı her zaman için değişimin gerçekleşeceği alanın genişliği ile sınırlanacaktır. Yani üretilen malların değiş-tokuş edildiği pazar önemlidir. Bunun sonucunda anladığımız, iş bölümünün gelişmesi için doğal olarak, mübadelenin yaygınlaşması yani piyasanın gelişmesi gerekir. Toplumun ihtiyaçlarının belirlendiği pazar çerçevesinde bunların biçimlenmesi de gerçekleşmektedir. İhtiyaçları belirleyen ve biçimlendiren, pazarın kurallarını koyan taraf Batı olduğunda açıklamalar anlam kazanmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla