Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-03-2007, 23:41   #2
Meric
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ancak Virginia ve Burley tütünlerinin biyoklimatik iklim ve toprak istekleri ile şark tipi tütünlerin istekleri yüzde yüz örtüşmemektedir. Türkiye’nin bazı bölgeleri bu tütünlerin yetiştirilmeleri konusunda bir ölçüde elverişli görülmektedir. Bu itibarla ülkemizde sözkonusu tütünlerin yeterli kalite ve kantitede üretimleri için yüksek verimli kaliteli ve hastalıklara dayanıklı türlerin geliştirilmesine yönelik ıslah çalışmalarına devam edilmelidir. Ancak ıslah çalışmalarında Üniversiteler, Kamu kuruluşları ve özel sektör arasındaki mevcut koordinasyon eksikliği süratle giderilmelidir.
Ülkemizde; Devlet tarafından 1938 yılından bu yana yapılan deneme ekimleri son yıllarda özel sektöründe konuya ilgi göstermesiyle artış kaydetmiş Adapazarı, Manyas/Kızıska, Bursa/Karacabey/Ovasemen ve Bolu/Düzce’de Virginia; Bafra, Manyas/Darıca ve Gönen/Balcıköy yörelerinde de Burley deneme ekimleri yapılmıştır. Ayrıca çeşitli Üniversitelerin de adaptasyon amacıyla üretim ve ıslah çalışmaları yaptığı bilinmektedir.
Ancak Virginia ve Burley tütünlerinin adaptasyon ve ıslah çalışmaları çok başarılı sonuçlara ulaşsa da beraberinde yeni problemler getirecektir. Çünkü, ülkemizde yetişen oriental tütünler işgücü , teknik, arazi yapısı ve üretici yönünden; emek yoğun bir sektör, fazla teknoloji ve cihaz gerektirmeyen, besin yönünden fakir kır ve kır taban araziler isteyen ve genellikle bir aile tarımı özelliklerini taşımaktadır. Oysa bahse konu tütünlerin üretimi ise; genellikle bilinçli kalifiye bir iş gücü, özellikle kırım kurutma ve olgunlaştırma safhalarında gerekli teknik donanıma sahip kurutma, fırın ve hangarları gerektiren, besince zengin yeterli sulama olanağı olan taban arazi yapısı isteyen ve mali yönden güçlü üreticilerin yapabileceği bir tarım şeklidir.
Bu bakımdan blended sigaraların üretimi ile bu sigaralar yerli tütünün yerini aldığı gibi Virginia ve Burley tütünlerinin üretiminde de eski üretici ve tütün ekim alanlarının yerini yeni üretici ve yeni arazilerin alacağı ortadadır. Buna koşut olarak da şark tipi tütünleri üretim imkanlarını yitiren üreticiler için alternatif ürünlerin geliştirilerek ikame edilmesi ve gerekirse bu yeni ürünlerin sübvanse edilmesi sorunlarını gündeme getirmektedir.
Bütün bu sorunlar tütün sektöründe önemli tartışma ve çekişmelere neden olmaktadır. Bu farklı kesimlerin ileri sürdükleri birbirine aykırı görüşlere biraz değinelim.
A. Tütün Sektörünün Tamamen Özelleştirilmesi
Tütün sektörünün özelleştirilmesini savunanlar; Çokuluslu sigara şirketleri, bu şirketlere ortaklığı bulunan yerli şirketler işverenler ve liberal ekonomiyi hararetli bir şekilde destekleyen kesimdir.Bu çevrelere göre; Tekel işletmeleri tütün endüstrisindeki gelişmeler ve modern teknolojiyi takip edememiş bunun sonucu olarak da kaliteli şark tipi tütünlerimiz değerlendirilememiş ve uluslararası kalite standartlarından uzak tütün mamulleri, TEKEL olmanın verdiği avantaj ile tüketicilere sunulmuştur.Fabrikasyon ve ambalaj açısından mamullerimiz kalite standartlarının altındadır. Tüketicinin göz zevklerine hitab etmemektedir. Tekel Genel Müdürlüğü Pazarlama ve Dağıtım Teşkilatı tanıtım, reklam vb. gibi modern pazarlama tekniklerinden uzak, katı kurallara bağlı ve statik bir yapıdadır.
Ayrıca, Tekel, tütün üretimini desteklerken üretim ve stok fazlalıklarına neden olmakta bu nedenle hazineye büyük bir yük getirmektedir. Tekel’in özelleştirilmesi bu alandaki devlet yatırımlarının daha yararlı alanlara aktarılmasına imkan verecektir. Ülkemizde sigara tiryakilerine daha kaliteli ve modern sigara çeşitleri sunabilmek için serbest rekabet koşullarını benimsediğimiz ve AT’ ye tam üyelik için çaba sarf ettiğimiz bu ortamda tütün sektörünün özelleştirilmesi gereği ve aciliyeti ortadadır.
B. Tekel’in Devam Etmesi ve Yabancı Tütün ve Sigara İthalinde Gümrüklerin Yüksek Tutulması
Bu görüşü savunanlar, Tütün üreticileri ve örgütleri, Sendikalar, Tekel çalışanları ve bürokrasisinin büyük bir bölümü ile “Tütün Platformu” adı altında bir araya gelen sivil toplum örgütleridir.
Bu grupta yer alanların görüşleri: Tütün sektörünün serbest piyasa şartlarına bırakılmasına ve devlet koruyuculuğunun kalkmasına sektör henüz hazır değildir. Tütünün ziraat usulleri, kurutma tekniği ve sigara imalat teknolojisi henüz uluslararası standartlara uygun hale getirilememiştir. Bu açıdan şartlar oluşturulmadan yanlış bir girişim yurtiçi tütün mamulleri pazarının ve uluslararası yaprak tütün pazarımızın çokuluslu sigara şirketlerine kaptırılması sonucunu doğuracağından çok hassas olunmalıdır. Böyle bir uygulamadan başta üreticiler ve sektörde istihdam edilen personel olmak üzere bütün ülke ekonomisi zarar görecektir. Türkiye’de nikotini düşük, koku ve aroma özelliklerini yapısında tabii olarak barındıran kaliteli tütün yetiştirilmektedir. Yapılacak en rasyonel uygulama, tütünlerimizin dış pazarlarda tabii özellikleri ön plana çıkarılarak tanıtılması ve bu suretle ihraç imkanlarının artırılmasıdır. Bu yapılmadığı taktirde tütün ihraç eden ülke konumundan tükettiği tütünü bile ithal eden bir ülke konumuna gelmemiz kaçınılmaz olur.
Ayrıca, uluslararası tütün piyasalarında da zaten tam anlamıyla serbest rekabet koşulları mevcut değildir. Bir tarafta, Fransa, Avusturya, Japonya, İsveç, Norveç, G,Kore Finlandiya, Küba ve kısmen Türkiye’de olduğu gibi ülke monopolleri bulunurken, monopolün bulunmadığı ülkelerde de çokuluslu sigara şirketleri piyasayı ele geçirerek fiili tekel oluşturmuş durumdadırlar. Mevcut şartlar altında bizim, uluslararası mamul tütün pazarına (açılmamız çok sakıncalıdır) girmemiz çok zordur.
Sonra, Tekel sigara fabrikaları, devlete yük olmayan ve kar eden kuruluşlardır. İstanbul Sanayi Odasının ilan ettiği 1997 yılının en büyük 500 kuruluşu arasında Tekel ihracat ,kar ve yarattığı istihdam yönüyle ilk 10’un içinde yer aldığı görüldü. 1996 yılı kayıtlarında ise Tekel: ihracatta ve çalışan sayısında 1. Sırada, net aktiflerde ve brüt katma değerde 2. Sırada, diğer önemli ekonomik göstergelerde de ilk 10’un içinde yer alıyordu. O halde bu kuruluşların karını çok uluslu şirketlere bırakmanın veya onlarla bölüşmenin ve Türkiye pazarını bahse konu tröstlerin insafına terketmenin haklı sayılabilecek hiçbir nedeni yoktur.
Özelleştirme,Türk tütünü, tütün üreticileri ile sektörde çalışanları ağır bir şekilde etkileyecek olmasına karşın milli ekonomiye ek bir katkı da sağlamayacaktır. Çünkü devletin tahsil edeceği vergi miktarı, mükellefin değişmesi ile artmaz. Özelleştirmeden doğacak en önemli fark, sigara üretiminden elde edilecek karın ülkede kalması yerine, çok uluslu şirketler tarafından yurt dışına transfer edilmesinden ibaret olacaktır.
Bu nedenlerle yukarıda da kısmen değinildiği gibi takip etmemiz gereken tek yol; Tekel’i modernize ederek tüketici taleplerine cevap verecek düzeye getirerek yurtiçi sigara piyasasına hakim olmak, diğer yandan uluslararsı yaprak tütün pazarındaki payımızı artırmaya yönelik gerekli çalışmaları acilen gerçekleştirmektir.
Sonuç
Yukarıda zikredilen her iki görüş de kendi bakış açılarına göre haklıdırlar. Zira tüm kamu kurumlarında olduğu gibi Tekel’de de önemli ölçüde bir kaynak israfı vardır. Bu israf daha çok; sermaye, hammadde-malzeme ve insan kaynağı israfı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Günümüz koşullarında kamu kurumlarının özel sektör yönetim anlayışı ve dinamizmini yakalamaları mümkün görülmemektedir. Çünkü kamu kurumlarında olumlu çabaların önüne sürekli baskı-çıkar gurupları çıkmaktalar. Örneğin kamuyu siyasi ve keyfi müdahalelerden arındırmaya siyasette hamilik ve patronaj sisteminin manivelasının kaybedileceği korkusuyla siyasi çevreler; Liyakat, kariyer ve performansa dayalı ücret ve terfi sistemi ile memur istihdamına kayırma ve keyfi uygulamalara yol açacağı endişesiyle bizzat bir kısım memurlar; gene kabiliyet ve performans esaslı esnek üretim sistemlerine dayalı işçi çalıştırmaya ise çalışanın bütün yeteneklerinin sömürü aracı yapılacağı mülahazası ile işçiler ve örgütleri var güçleri ile karşı çıkmaktalar. Özelleştirme ile sözkonusu savurganlığın önünün alınacağı şüphesizdir. Bu yolla açığa çıkan işgücü ve sermayenin başka rasyonel alanlara kaydırılması ile yeni bir üretim sayesinde ülke içinde artıdeğerin oluşumu bununla beraber de toplumsal refahın bu artıdeğerden pay alması söz konusudur. Ancak özel sektörün bizzat kendisinin de zamanla önü alınamaz bir baskı-çıkar grubuna dönüşmesi özelleştirme suretiyle sorunun çözüme kavuşturulmasını güçleştirmektedir. Çünkü özel sektörün kar maksimizasyonu güdüsü ile hareketinden dolayı zamanla kartel oluşumuna gidilmekte ve yapay bir monopole dönüşebilmektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Hiçbir çıkar grubuna dokunmama kaygısı taşımaksızın gerçekçi bir tütün politikası oluşturulmadan tütün konusunun politik araç olarak kullanımı devam ettiği müddetçe bu konudaki çözümlemelere de son noktayı koymak mümkün değildir.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla