Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-03-2007, 16:57   #2
Constantin
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Click the image to open in full size.

En saçma vampir inanışları vampirleri öldürmek ve vampirizmi durdurmak için kullanılan metotları kapsar. Şunu hatırlatmak önemlidir ki, bugün bize bu denli saçma gelen inançlar nasıl bir cehaletin hüküm sürdüğü bir çağda insanların umutsuz bir şekilde batıl inançların bu denli etkisi altında kalmasına neden olmuştur!

Ölüler kimi zaman yüzleri güneye bakacak şekilde gömülürlerdi. Eğer ölü bir vampire dönüşmüşse mezarın yeri ölünün kaçma girişime tedbir olarak daha derin kazılır ve dış yüzey ters olacak şekilde yerleştirilirdi. Tahta kazıklar bazen mezarın üzerine dikilirdi .Böylelikle eğer vücut mezardan kalkmaya yeltenirse kendini kazığa saplamış olurdu. Kalpten saplanması umut edilirdi.

Cesetler bazen ölümden geri dönüşlerini zorlaştırmak için halıyla yada bir takım kumaşlarla sarmalanırdı bazen de kolları ya da bacakları halatla bağlanırdı. Ölünün dönüşünü önlemek için genellikle mezarın üzerine büyük kayalar yerleştirilirdi (Bu belki de mezar taşı yapımcılığının başlangıcı olabilir mi?!) ve şunu eklemek gerekir ki bir takım insanlar vampirlerin ölümden sonra da yaşayan bir çeşit hayalet olduklarını düşünüyorlardı. O zaman bir hayaleti mezarında tutmak için taşa mühürlemekten daha iyi bir yol olabilir miydi

Click the image to open in full size.

Ölümden sonraki doğal bedensel çürüme süreci insanları aslında ölülerin gerçekten de vampirlere dönüştüklerine inandırmıştır. Saçın ve tırnakların uzamaya devam etmesi, yaşamın da devam ettiğinin, ölünün bedeninde gazdan dolayı meydana gelen normalden fazla şişkinlik, hala beslendiğinin göstergesi sayılıyordu. Kan bazen bedensel bozulmanın bir sonucu olarak ağza yakın bir yerde bulunuyordu bu da ölünün kan içtiğinin belirtisi olarak algılanıyordu ve genellikle cesedin soluk teni ve garip görünüşü,vampirin kana ihtiyacı olduğunun bir göstergesiydi.

Cahil insanlar vampir saldırılarının önüne geçmek ve bunları engellemek için de yine aynı şekilde batıl inançları izlediler. Bunlardan çoğunlukla en çok bilinen iki tanesi vampirleri korkutup kaçırmak için kullanılan bitkiler, “wolfsbane” (kurtboğan) ve tabii ki sarımsaktı. Ortaçağ boyunca insanlar, ölünün korkunç kokusunun – özellikle veba salgını süresince – ölüm nedeniyle bağlantılı olduğu teorisine inanıyorlardı. Ve bu ölümler bir şekilde vampirlerle ilişkilendiriliyordu. Muhtemelen ölüm kokusuna karşı, etkisini gidermek için sarımsağın güçlü kokusu kullanılıyordu. Bunun dışında sarımsak eski Romalılarda dahil olmak üzere çağlar boyu ilaç tedavisinde kullanılan bir bitki olmuştur. Çok ciddi olmasa da modern bilim bile sarımsağın bazı durumlarda insan sağlığında önemli yeri olduğuna inanmaktadır.

İnsanlar vampirlere dair inançlarını meraklı bir şekilde geliştirmişlerdir. Bazıları siyah bir kedi ya da köpeğin herhangi bir cesedin üzerinden atlamasını, ölünün vampire dönüşebileceği şeklinde yorumlarlardı. Bukovinian bilgilerine göre kül ağacından yapılmış bir kazık intihar ederek ölenlerin göğsünün arasından çakılmalıdır çünkü intihar etmenin vampirizmin nedenlerinden biri olduğu varsayılırdı. Eski İngiltere’yi de kapsayan bazı kültürlerde intihar edenlerin vampire dönüşmelerine engel olmak için, dört yolun kesiştiği yerlere (yolların haç işaretini oluşturması nedeniyle) gömülürlerdi.


Click the image to open in full size.

Bir çok insanın vampirleri yok etmek için kendilerine has değişik metotları vardı. Bazı İslav milletleri, kül ağacından yapılmış bir kazığın vampirin göğsünden saplandığında onu öldürebileceğine inanırdı. ---- Bu bir çoğunun gözde metodudur, kalpten çakılan bir kazık. Her nasılsa bir çok farklı yerde kazıkların yapılacağı belirli ağaçlar seçilmiştir. Örneğin Silezya’da meşe ağacı bu işi görürdü, Sırbistan‘da ise alıç ağacı gerekli görülürdü.

Bunun dışında vampir olduğundan şüphelenilen ölülerin kafaları, balta ile kesilirdi. Bazen de cesetler su göletlerine atılmış yada yakılmıştır.

Bu inançların temelinde halkın genel cehaleti yatıyordu ama vampir efsanesinin en büyük trajedisi vampir söylencesine olan inancın, iyi yada kötü din kuruluşunu etkilemesiyle gerçekleşmiştir.

Orta çağ Avrupası’nda kilise, vampirlerin varlığını onaylamış ve bir inanca bağlı olmayan mitlerden alıp vampir kavramını şeytanın yaratıklarından biri olduğu yönünde değiştirmiştir. Vampir açıkça kötülüğün ve dinsizliğin bir parçası olsa bile, ölümden sonra hayat, bedenin dirilişi, maddesel değişim (ekmekle şarabın İsa peygamberin etiyle kanına dönüşmesi) gibi Hıristiyanlık öğretilerini destekleyen bir inanılabilirliğe sahipti. Ekmek ve şarap kavramı İsa’nın son yemeğine dair genel bir kavramdır ve Hıristiyanlar arasında İsa’nın kanı ve bedeninin paylaşımının bir simgesidir. Bu inancı benimsemiş ve İsa’nın kanını içen insanlar, kendi kanlarını içen şeytanlara yani vampirlere karşı daha güçlü olurlardı.
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla