Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16-05-2006, 23:08   #4
kumandaci
 
kumandaci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ayduranumut arkadaşımın yazısına cevap
Ben iyi ve sağlıklı bir Beşiktaşlıyım ve sesim cıkıyor.Bu yazıya karşı benim de karşı bir yazım üç dört gün öncesinde buradan tarafımdan yayınlandı.İki karşı görüşün her haliyle tartışılması gerektiğini düşünüyorum.Tartışalım ki artık bir yaşam biçimimiz olan Beşiktaş için en iyisini bulalım.

Bu konuda seninle hemfikirim.Fakat kaç kişi olaya derinlemesinden bakacak.
Bir çoğu Çarşı alayına karşı,allen ve bir kaç bildik slogandan başkasını bilmeyen ,birinin dediğine sürü halinde evet veya hayır demekten başka bir işlevi olmayanlarmı düşünecek.

İşte benim görüşlerim.
' Yeni sezonda yapılacak en iyi transfer kapalı tribündeki kendilerini dünyanın en iyi takım destekleyen taraftarı sanan,yönetim ile derin bağlantıları olan,staddaki diğer taraftarlardan ayrıcalıklı,kendi ismi artık Beşiktaşın önüne geçmiş grublardan temizlenmektir.Bunun yolu her Beşiktaşlıya eşit kombine hakkından geçer.

Tribünlerde yönetimle iç içe olan paralı maşalar ,sözde tribün liderleri ve bazı karanlık tipteki kişiler yönetimlerin can damarlarıdır.Bunlar karşılıklı olarak bir birinden hayat bulurlar.Çıkarlar çatışmadıkcada asla ayrılmazlar.kombine çarkınıda kırmak bu şartlar altında da çok zordur.

Evet belki tarihin en kötü yönetimine ve futbolcularına sahip olabiliriz fakat İnönüde kaybedilen 29 puanı bu kadar basit açıklamak,mevcut gerçeği görmemek bundan sonraki sezonların da kaybı anlamına gelmektedir.

Seninle bu noktada ayrılıyoruz.İnönüde kayıpların neden tek tribün değildir.Futbolcuların kendi kendilerine oluşturdukları psikoljik atmosferin altına ezilmelerindendir.Çünkü onlar zayıf karakterli,kısıtlı yetenekte insanlardan seçilmiş oyuncu bozmalarıdır.Kapanan takımlara karşı gol yollarını bulacak kadar zeki olamayan becereksizler topluluğudur.Deplasmanda rakip ev sahibi olmanın rahatlığı ile açık oynayınca; hızlı adamlarımızla daha rahat pozisyon bulmamız nedeni ile deplasmanda daha çok puan alınmıştır.

Geçen her sezonda Beşiktaşın maça gelen taraftar sayısında bir azalma mevcut. Elbetteki bunda futbol takımının başarısızlığı en büyük etkenlerden biri.Fakat Beşiktaşın Türkiyedeki diğer taraftarlardan ayrılan vefa ve değerler üzerine kurulu taraftar profili artık malesef kalmamıştır.Bunun en önemli sebebi İnönü stadının artık Beşiktaş taraftarlarının stadı değil,grubların veya çarşının stadı haline yöneticilerin koltuk sevdası uğruna dönüştürülmesidir.

Bu konuda haklısın.Takım tatsız ,futbolcular çapsız ve yönetim akılsız olunca tribünlerden seyir zevki alınamıyor.
Ayrıca önceden maçlara eşimle giderken,artık kendim bile ara sıra gider hale geldim.Çünkü bahsettiğim o karanlık tiplerle sürekli kavga etmek ,doğru dürüst akıllı kimselerin olmadığından da yardım ve destek bulamadığım içinde daha az gider oldum.

Malesef Beşiktaş sevgilerinden hiç bir şüphem olmadığım iyi niyetli birçok genç arkadaş bu mevcut düzen içerisinde grup içerisinde yer alarak kendilerine sosyal bir kimlik edinme hevesleriyle bu kirli sistemin farkında olmadan bireyleri haline dönüşmektedir.

Kesinlikle haklısın.

Nasıl oluyorda takımını bu kadar iyi desteklediğini söyleyen bir taraftar grubunun takımı bir sezonda kendi sahasında 29 puan kaybeder.Yönetim kötü,futbolcular yaramaz tamam da nasıl oluyorda son senelerde takımın deplasman karnesi her yıl iç sahadaki performansına göre daha iyi oluyor ki söz konusu takımın da Türkiyedeki sıradan bir takım değil Beşiktaş olduğunu hatırlatmak isterim.

Yukarıda bu sözlerinin cevabını yazmıştım.

Artık at gözlüklerini çıkarma zamanı gelmiştir.Takım maç ile ilgisi olmayan lay lay salakça tezahuratları bilmem kaç desibel ses çıkartmakla desteklenmez.

Bu konuda da sana katılamıyorum.Tezahüratlar küfür içerikli olamadığı müddetce seyir zevki vermekte,maça konsantereyi artırmaktadır.Fakat en byük hata maçtan önce maçın başlarında tezahüratlarla sova başlanılıp maç esansında ,rakipler için seyirci pozisyonuna düşülmekte yönlendirme ve psikolojik baskı unsuru olmaktan çıkılmaktadır.Tribün showunun zamanlamasını yıllarıdır öğrenemedik.Hep takım geri kaldığında veya zorlandığında "Beşiktaş gool goll "demekle yetinildi.
Rakiplere psikolojik baskı yapmayı trünler ve sözde tribün liderleri öğerenememiştir.Bunu için ne klüp yöneticileri nede tribün liderleri profosyonel yardım almamışlardır.
Hitler bile kitleleri peeşinden sürüklerken arkasında Gobell gibi propabanda uzmanı vardı .Bu Probaganda ile kitleri peşinden sürüklemiş ve rakipleri yıldırmıştır.

Burada da en enömli etken 'kıçımdan ter gelene kadar bağırıyorum,istediğim her şeyi yapabilirim,her şey benim hakkım' psikolojisidir.

Bu konuda da sana katılmıyorum.Bunu hiç bir taraftarın bu şekilde düşündüğünü sanmıyorum

Malesef bu yaratılan hava ve baskı sahaya ve futbolculara birebir negatif etki olarak yansımaktadr.

Futbolcu yetersizse olumsuz etkilenmesi doğal.Profosyonel olan ve yeterli yeteneğe ve zekaya sahip olanlar; bu durumdan etkilenmediğide aşikardır.Bu futbolcunun kendi sorunu.antreman biter bitmez kaçacağına kendini geliştirmeye daha fazla zaman ayırmalıdır.

Unutmayalım ki Beşiktaş sevgisi karşılıksız bir sevgidir.

Bu tartışılmaz bile

gs maçından bir kaç örnek vererek mevcut sistem üzerinde biraz daha düşünmenizi istiyeceğim.Beşiktaşın iki forveti Gökhan ve Bobo maç boyunca bir tek net gol pozizyonuna girememiştir ki,bir sezonda dört futbolcu gönderen taraftarın baskısı altındaki başta Tümer ve Ali Güneş gol atma sevdalarına kapılmışlar pas verilebilecek pozizyonlarda şutu tercih etmişlerdir.Yine Beşiktaş golü yiyince kapalıda başlayan bence hedefi Cordoba olan 'maçı satanın a.......'tezahurahatın etkisinde kalan taraftara karşı suçlu biz değiliz Cordoba triplerine giren Cordoba nın üzerine yürüyen Tümer ve Sergen.Verilebilecek o kadar çok birçoğumuzu üzecek ağır örnekler var ki sezon boyunca...

Bu bahsettiğin olay Tümer ve Sergenin kişilğinden kaynaklanan,aslında bilinç altındaki suçluluk duygusunu bastırmaya yönelik hedef saptırma hareketidir.
Tümer uygun durumda boş pozsiyondaki arkadaşlarına pas vermeyerel olası gollerimizi engellemiştir.Sergende 90 dakikada kontra yiyen GS takımına 4 boş adamımız olmasına rağmen topu geriye oynayarak gol atmamızı bilincli olarak engellemiştir.Sergen ve Tümer yaptıklarının farkındalardı.Bu ikisi Beşiktaşın gol atraka kazanmasını istemediler.Taraftar satılmışlar diye bağırıncada en azsuçlu olan Cordobayı hedef göstermişlerdir.Bu ikisinin ayıbıdır.

Takımımızdan başarı bekliyorsak bu kayıp 29 puan bizi uyandırmalı,bilinçlendirmeli.

Biz uyansakta Yönetimi,nde uyanması gerekir fakat bu hava onlarda hala mevcut değil.Bu sende Geçen sezonun bir tekrarı bile gerçekleşebilir.

Maç devam ederken kendi arasından kavga eden bir çok gerçek Beşiktaşlıyı ve ailesini staddan kaçıran show amaçlı grublardan artık temizlenme zamanı.Bunu bu yönetimin yapmaz.Çünkü onlar hala iktidar sahibi iseler bu kirli sistem sayesindedir.Bu sistemi gerçek Beşiktaşlıların uyanması bitirecektir.

taraftar gruplarının amacı çıkar sağlamaktır ve her lider ve etrafındaki elemanlarda katkısı oranında sebeblenmektedir.Akıllı ve gercekleri gören ve bilenlerin örgütlenmesi zor .Çünkü mücadele eşit şartlarda olamamaktadır.

Mevcut sistem yeni bir stad istemez küçük olsun bizim olsun biz kontrol edelim anlayışına sahiptir.Ama sisteme karşı bu camianın o kadar büyğk bir sessiz çogunluğu varki..Bu sessiz çoğunluk uyandığı gün Beşiktaşın 45 bin kişilik yeni bir stadı ve yıllık 30 bin kombine satabilecek taraftar potansiyeli mevcuttur.

Uyanmak için gruplara dahil olmamak gerek.üzüm üzüme baka baka kararır.
bilinçler ;o gruplar içinde gerçeği göremez hale getirilmektedir.

Uyanmak için anlamak gerek.Anlamak içinda akıl gerek.

saygılar...'
ve son bir soru sormak istiyorum.Hangimiz annemizi,eşimizi,bacımızı,çocogumuzu kapalıda veya artık çarsının stadı olan inönü stadında maç seyretmeye götürüyoruz

maalesef ben artık götürmüyorum
kumandaci Ofline   Alıntı ile Cevapla