10-05-2007, 11:03
|
#1 |
Guest |  Erguvan ağacı İstanbulun bir simgesidir. En azından geçmişte öyleydi. Beton yığınlarının çoğalmadığı dönemleri yaşayanlar, baharın İstanbula erguvan ağaçlarının çiçek açmasıyla geldiğini anımsayacaklardır. Gerçi artık bu ağaç İstanbulun gürültüsü ve kalabalığından usanmış olacak ki, İstanbulu terk etti ve baharda da uğramaz oldu. Bugün erguvan ağacını az da olsa yine İstanbulun bazı köşelerinde görmemiz mümkündür.
Bu ağaç Baharın gelişiyle kısa bir an için çiçeklenir, çiçeklerinin görüntüsü narin ve utangaçtır. Sanki ağaç yüzünü gizlemek istemektedir. Çiçeklerin dallarda çok kısa bir süre kalması sanki ağacın çiçeklerini insanlardan kıskandığı duygusunu verir gibidir.
İngilizce adı Redbud veya Judas Tree olarak bilinen bu ağacın ana vatanı Filistindir. Erguvani dediğimiz renk, efsanelere göre utancın rengiymiş. Bu ağaç İstanbulda tanınmaya başlayınca, neşenin, aşkın, coşkunun rengi olmuş. Eskilerin anlattığına göre önceleri bu ağacın çiçeği beyazmış. Filistinde İsanın ortaya çıkması ve havarilerinden Yahudanın İsa'yı otuz gümüş karşılığı ihbar etmesi, daha sonra da bu yaptığından pişman olup, kendini bir erguvan ağacının dalına asması üzerine, Erguvan ağacı da , bu utancı kaldıramamış ve bu ihanet yükünü dallarında taşıdığı için bembeyaz çiçekleri utancından kızarmış.      ERGUVANLAR SOLMADAN GEL Yıllar yıllar önce
Bizim sokağın sonunda
Erguvan ağaçlı bir bahçe
Ağacın ardında
Bir pencere
Geçerdim kapınızın önünden
Sessizce
Kızarırdı erguvanlar
Sanki beni görünce
Bir siluet görünürdü pencereden
Heyecanlanırdım
Yağmur yağardı ince ince
Islanırdım
Titrerdim
Şimdi nerede o renkler
O hevesler, o yürekler
Solunan hava bile değişti
Ama umut tükenmedi
Erguvanlar pembeleşti
Zaman artık hedeflere engel
Her nerdeysen
Bir an evvel
Erguvanlar solmadan gel.
alıntı... |
| |