Konu: Salıncak...
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21-09-2007, 14:29   #1
Nefertiti
Dişi Kartal
 
Nefertiti - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Salıncak...

Arkadaşlar uzun ama okumanızı tavsiye ederim



kirmizi etekli küçük kiz çocugunun en sevdigi oyuncakti salincak…

herkesin annesinin öglen uykusu diye tutturdugu saatteydi… küçük kiz çocugu ise parlayan günesin altinda, tozlu parkta yalnizdi. kenardan bagcikli ayakkabilariyla parkin tozunu kaldirarak ilerlerken, hiç birseyin farkinda degil gibiydi. elinde simsiki tuttugu kaleydoskopu tek gözüne dayamis, gidiyordu. “çicek dürbünü” diye anlatmisti babasi onu verirken, “etrafta binbir renkli çiçekler görmeye yarar”..

küçük kiz etrafina bakarken, park adeta harikalar diyari, o alis’di. etrafindaki renk cümbüsü basini döndürüyor, bir vals edasindaki yürüyüsü kirmizi eteginin kenarlarina islenmis küçük arabalari hareketlendiriyordu. gözünde kaleydoskopu, etrafta ardi ardina açan çiçeklere teker teker konarken ipek kanatli bir kelebekti. günesin kavurucu sicakligi sarhoslugunun bir baska sebebiydi. annesi demisti, “dinlen anneannende, uzak parka gidip günese çikma”.. dedesi de demisti “çok uzaklasma” diye. ama renkler uzak parktaydi. “cicek dürbünü”yle en ufak güzellik binbir tane oluyordu. küçük kiz hangi yasaklardan feragat ettiginin farkinda olmadan, sarhos ve mutluydu..

gözünü kaleydoskopundan ayirabilince salincaklari gördü.. bombos salincaklar onu bekliyorlardi. neselendi. en sagdakini gözüne kestirdi. etegindeki arabalari birbirlerine katarak hizlandi.

bos salincagin sicak tahtasina kuruldugunda etegine islenmis arabalar, aralarinda birer agaçlik bosluk birakarak yayildilar. egildi, etegine bakti, gülümsedi... hatirladi, sinifindaki erkekler saglik kontrolünde önlügünün altindan kirmizi etegi çikinca gülmüslerdi. gizli gizli aglamisti. eve gelince annesi anlatmisti ona. onlari teker teker, bebegini severek islemisti. küçük akli minnetle doldu, oksadi arabalari ve aralarindaki agaçlari.

gururlu, iyice kuruldu salincagina. ipleri aradi minik elleri. yandilar önce metalin sicakligindan, “uff” dedi, üfledi. sonra alisti.. tutundu siki siki..

ilk kendini saliveris onu çevreleyen sicakliktan arindirdi. esen hafif rüzgar küçük kizi rahatlatmisti. bir daha, daha da geriyi aradi bagcikli ayakkabisiyla. ve kapadi gözlerini.. birakti kendini..

ileri dogru gidip havaya savruldugunda, küçük yüzü açikliga kavusuyordu. gözleri kapali, en tepedeyken yüzüne vuran günesin güven verici sariligini içinde hissediyordu. geri gelirken ince siyah saçlari küçük yüzünü örtüyor, nefesine karisiyorlardi. ve yeniden ileri.. ve geri..

bir süre sonra küçük kiz bedenini hiza teslim etti. salincak artik ondan bagimsizdi; agirligi boslukta saliniyordu. kelebek ruhu havalarda uçarken, kan basinci sakaklarina dogru çikiyordu. kapali gözlerini araladi.. renk renkti her yer, her yer çiçeklere karisiyordu.. “umuuuut!” diye bagiran dedesini duydu..

ve sonrasini “hiç” hatirlamadi…

(…)

trençkotunu tek elle kapatamiyordu bir türlü... bu rüzgarda bir yandan evrak çantasini tasirken, sol omzuna kol çantasi asilirken zordu dügmeleri iliklerine kavusturmak.

eve dogru yürüyordu. topuklu ayakkabilari her toza karistiginda aklina günün dosyalarindan birinin detayi geliyordu. yedi yillik ceza davasinin sonucunu beklemeden tazminat davasi açmak akil kari degildi. idare mahkemesi önünde daha isi uzundu.. ve rüzgar israrla eserken bu trençkotun üçüncü dügmesi neden bu kadar inatçiydi !

durmadan çalisiyordu. soluk almak, onun için sicak kahvenin bugusunu yüzünde hissetmekle esti.

kahve molalarindan birinde aklina su dizeler gelmisti :

"gittin.
simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza..."

hemen silkindi. kahve bardagini kenara koyup, kendine çeki düzen verdi. konsantrasyonunu damarlarina kadar hissedene dek elleri klavyede gözleri kapali bekledi. önündeki dosyanin vehameti onu gerçege döndürmeye yetecekti. gözlerini tekrar açtiginda, zihni duru, dosya ile karsi karsiyaydi. saat 16. 45’te kahvesinden bir yudum almis ve dosyayi okumaya baslamisti.

19.33’te isten çiktiginda parktan geçmeyi düsünmemisti önce. “caddeden gider, aksam için kendime bir tepsi sushi alirim” diye aklindan kurmustu. calistigi binadan çiktiginda, caddeye bakan sag tarafa dogru döndü. rüzgar ardindan esiyordu. saçlari ve trençkotu havalanirken durdu, bakti kalabaligin akan seline…

“yapamayacagim” dedi kendi kendine.. akli bu kadar yogunken, bir de bedenini kalabaliga teslim edemiyecekti. sol tarafina döndü. gözleri yari kapali, esen rüzgara karsi zorlukla ilerlemeye basladi.

trençkotunu kapamaya ugrasiyorken parktan geçiyordu. detaylar, dosyalar, kahve kokusu.. yere dogru bakarken gözleri yeni ayakkabilarina takildi. her adimda toza karisan ayakkabilarina gülümsedi. hayata yeniden basladiginda almisti onlari. her ölümün küllerinden yeni bir umut dogar.. onun yeniden dogusunun simgesiydi ayakkabilari. tam o sirada bej trençkotunun arasindan, kirmizi etegi ona göz kirpti. “o gün”ü hatirladi..

basini kaldirdiginda, bakti. parkin sonundaki bos salincaklar rüzgarda sohbet edercesine farkli ritmlerde sallaniyorlardi. en sagdakine dogru, sessiz sakin, bu sefer valsi rüzgara karsi ederek ilerledi. yari kapali trençkotu aralaniyor, kirmizi etegi gri gökyüzüyle kahverengi toprak arasinda parliyordu. artik çantalari agir degildi onun için; çünkü umut hanim, bir hedefe dogru ilerliyordu.

evrak çantasinin yanina dikkatlice el çantasini koydu. salincaga kuruldugunda eskiden ayaklarinin yere zor degdigini hatirladi. kirmizi eteginin kase kumasi trençkotundan tamamen kurtulmus, salincagin tahtasina serilmisti. « annem.. » dedi kendi kendine, eteginin kumasinda elini gezdirdi. bir su gibi sessiz ve sakindi.. duraksadi.. ve aklinda yine yankilandi o dizeler..

« gittin.
simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza.
biliyorum... »

simsiki kapadi gözlerini.. tutundu salincagin soguk metal iplerine. tuttu kendini, ruhunu teslim etmemek için mihladi oldugu yere.

ve ayagiyla taaaa en geriyi aradi. sonra birden saliverdi kendini. salincaktaki vücudu bogucu havanin ipegini biçak gibi kesti. havalandi yüzü, saçlari geriye dogru savruldu.. nefes aldi. geriye sallandiginda sasirdi, artik bedeni bir kelebeginki kadar hafif degildi. agirlasmisti, sebebini birazdan anlayacakti.. bu teknigi unutmadigina sasirarak ayaklarini öne dogru uzatti, gövdesini geriye verdi, uzandi, iyice hizi aradi.

trençkotuyla parkta sallanan küçük hanim efendiydi o..

salincagin ritmi hizlandikça beyni uyusuyordu, sakaklarinda yükselen basinci yine hissediyordu.... biliyordu bu duyguyu, asinaydi bu sarhosluga..

gözleri kapaliyken, düsündü.. artik kaleydoskopu yoktu.. yine de içindeki küçük kiz yakin zamanda kanmisti etrafin renk renk olduguna, renklerin pesinden uzaklara gidilebilecegine, sinirlardan feragat edilecegine. degildi. aciyla anlamisti. sallandikça aklindaki fuzuli seyler bulunduklari tozlu raflardan düsüyor, tuzla buz oluyorlardi.. yüzünü oksayan rüzgara dogru uzandi, basini sola yasladi, kendini birakti..

kimbilir kaçinci dakikadan sonra karninin agrisini hissetti. biliyordu, agirlasmisti. her geriye geldiginde yüzünü örten saçlarinin arasindan, silinmeyen gülüsleri görüyor, her seferinde bir hatira onu ziyaret ediyordu.. “bu o’nun karin agrisi” diye tanidi, acidi içi..
her ileri gittigindeyse, aralanan yüzü feraha kavusuyor, içinden bir ses ona nefes almasini söylüyordu. “temiz, ferah havalarda özgürsün, derin derin nefes al”..

onu bogan duygulariyla, nefesini açan mantigi arasinda kaç kez geldi gitti hatirlamiyordu. en sonunda en yüksekteki orgazma benzer haz hissine kavustugunu anladigi anda berrak aklinda yankilandi :

"gittin.
simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza.
biliyorum.
ne sen dönebilirsin artik,
ne de ben kapiyi açabilirim sana.

gülümsedi.. kapali gözlerinden iki damla yas süzülürken kendini salincagin hizina birakti.. havalandi..
__________________
geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar...
Nefertiti Ofline   Alıntı ile Cevapla