Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-10-2007, 14:07   #1
strawberry
 
strawberry - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Affet beni Fenerbahçe !!!

Affet beni Fenerbahçe,

Seni sevmediğimi zannettiğim için. Asıl sevmediğim sen değilmişsin meğer. Biz şerefli
ikincilikler derken bıyık altından gülenleri sevmiyormuşum. Göstere göstere şike
yapıp, kaçak dövüşüp, kazanıp (!) sonra da bu kazançla övünenleri sevmiyormuşum.
Bıçakçı’larla Ulusoy’larla lobi yapanları sevmiyormuşum.

Türkiye’de dört yıl Levent Bıçakçı tiyatrosunda oyunlar sergilendi. Bu oyunların dram
sahnelerinde hep Beşiktaş, komedilerinde ise hep Fenerbahçe başroldeydi. Türkiye’ye
Galatasaray’dan sonra ikinci bir gurur yaşatacak olan yenilmez armadayı alaşağı
ettiler ayak oyunlarıyla. Beşiktaş katledilirken seyirci kalanlar, hatta kıs kıs
gülenler, kanserin ucu kendilerine ulaştığında feryadı bastılar; gülen maskelerini
çıkarıp Bıçakçı’yı devirdiler. Tabi bu devrimin en büyük yandaşı ve yardakçısı da
Beşiktaş katliamının zeminini hazırlayan medya oldu şüphesiz.

Gelelim çuvaldız kısmına. Bütün bunlar yaşanırken, başta hakemleri koruma uzmanı Sinan
Engin olmak üzere Beşiktaş yönetimi ne yaptı? Tek kelimeyle ‘ağladı’. Evet, ağlamaktan
başka hiçbir şeye kudretleri yoktu çünkü. Hepsi seçkin işadamlarından oluşan
aristokrat takımı, bizden olmayıp bizi bizden iyi tanıyan Lucescu’nun verdiği
reaksiyonu paylaşma erdemine bile sahip olamadılar. Gayet yerinde olan Çavuşesku
benzetmesinden dolayı medya sayın Lucescu’yu linç etme girişimindeyken, yönetim sonuna
kadar haklı olan teknik direktörlerinin arkasında bile duramadı. Tabi bu da
kendilerinin sonunu hazırladı. Peki yerine gelen yönetim sütten çıkmış ak kaşık mıydı?
Buna daha sonra değinelim. Şimdi olayın federasyon ayağına geri dönelim.

Levent Bıçakçı tahttan indirildikten sonra başta benim gibi gerçek Beşiktaş’lılar
olmak üzere Türk futboluna gönülden bağlı olanların umudu, gerçekten adaleti
sağlayacak, tarafsız (unbiased) bir futbol federasyonunun başa gelmesi idi. Çünkü Türk
futbolunu gerçekten sevenler kendi takımları lehine lobi yapılmasını, takımlarının
haksız şampiyonluklar elde etmesini istemiyorlardı. Çünkü benim gibi Beşiktaşlılar
hala Ali Aydın’ın Galatasaray’a duyduğu nefrete Beşiktaş’ı alet edip uydurduğu iki
penaltıyla takımımızın aldığı galibiyetin (!) utancını taşımaktaydılar. Ancak başa kim
geçti. Haluk Ulusoy !!! Bu muydu taraflı diye adlandırdığımız Bıçakçı’yı tahttan
indirme sebebimiz. Yazmaktan utanıyorum af edersiniz ama ‘aynı pisliğin farklı rengi’.
Peki bundan sonra ne oldu?

Ne olduğu açık. Beşiktaş katliamına devam. Medya bir yandan, hakemler bir yandan
yoldukça yolmaktalar Kartal’ı (Beşiktaşlı arkadaşlarım metaforumu mazur görsünler). 8
haftada 5 puan çalınıyor sonra da medyanın eline çalması için çanlar tutuşturuluyor.
Peki çanlar kimin için çalacak? Tabi ki Türkiye’nin teknik direktörlük alanında
geleceğe dair yegane umudu olan Ertuğrul Sağlam için (Kişisel fikrimdir,
katılmayanlara saygı gösteririm). Hedef kim? Ertuğrul görünümlü Beşiktaş. Çünkü
Beşiktaş istikrar yakalamamalıdır, teknik direktör değiştirip yine kaosa
sürüklenmelidir.

Gelelim yine çuvaldız kısmına. Maalesef, Beşiktaş yönetimi öyle bir aymazlık ve açmaz
içerisinde ki teknik direktörünün önce arkasında durup sonra da kovmakta bir dakika
bile tereddüt etmez. Kadir gecesinde en büyük duamı ediyorum. Allah Ertuğrul Sağlam’ın
yardımcısı olsun.

Artık şunu anladım ki renkli olan gerçekten delikanlı olamıyor. Galatasaray olsun,
Fenerbahçe olsun fark etmiyor. Birileri gelip sürekli benim sevgilimin, Beşiktaş’ımın
hakkını gasp ediyor. Yönetimin aymazlığını bir noktaya kadar anlayabiliyorum. ‘Koltuk
Sevdası’ deyip geçiyorum. Ama bazı Beşiktaşlı arkadaşlarımdan (Ki bunlar Beşiktaş
Duruşu nedir unutmuşlar.) bizim de aynı şekilde lobi yapmamız gerektiği, zafere giden
her yolun mübah olduğu türünde ifadeler duyuyorum, tüylerim diken diken oluyor. Nerede
arkadaşlar bizim Şeref’iyle maç kazanıp Hakkı’yla şampiyon olan takımımıza duyduğumuz
aşk. Şaibesiz şampiyonluklarımızla övündüğümüzü ne çabuk unuttunuz. Sinan Engin’in
Beşiktaş ismine sürdüğü lekeyi ne çabuk unuttunuz. Lucescu’nun kalibresindeki bir
teknik adamı nasıl yitirdiğimizi ne çabuk unuttunuz. Şahsen ben Sinan Engin’i yedek
kulübesinde gördüğüm hiçbir maçtaki galibiyetten onur duymuyorum. Ben takımımı
Galatasaray olmadığı için Fenerbahçe olmadığı için seviyorum. Ben bu büyük (!)
takımların taraftarları gibi çalınan şampiyonlukların mutluluğunu ikiyüzlülükle
yaşamak istemiyorum.

Neyi sevmediğimi anladım. Ben özelde Fenerbahçe’yi, Galatasaray’ı; geneldeyse futbolun
içindeki her türlü pisliği, şaibeyi, şikeyi sevmiyormuşum. Benim sevmediğim Fenerbahçe
değilmiş, tüm Fenerbahçe’li arkadaşlarımdan özür diliyorum.
__________________
Sevinmek için sevmedik...
strawberry Ofline   Alıntı ile Cevapla