Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16-11-2007, 22:43   #1
Pritt
 
Pritt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Nilay Yılmaz: Yok böyle renkli menajer

'Uzun söze gerek yok. Oynamaya değilse de yazmaya yerim dar. Yorumcu-menacer ve bunların muhteşem karışımı ve karıştırıcısı Sinan Engin, ruhundaki hezeyanları kulübe, takıma ve taraftara aşılamayı başardı...' Milliyet Gazetesi yazarı Nilay Yılmaz, bugünkü köşe yazısında Beşiktaş Menajeri Sinan Engin'i kaleme aldı

Yok böyle renkli menajer

Uzun söze gerek yok. Oynamaya değilse de yazmaya yerim dar. Yorumcu-menacer ve bunların muhteşem karışımı ve karıştırıcısı Sinan Engin, ruhundaki hezeyanları kulübe, takıma ve taraftara aşılamayı başardı. Oysa ki o, başarı denen şeyi sadece şampiyonluğa sabitlemişti. Görmeli ki şampiyon olmadan da birçok şey başarılabiliyor. O bunu hakkıyla yaptı; ama bu sırada 104 yılda ilmek ilmek örülen değerler ve itibar yerle bir oldu. Olsun! Sevgili menacerimiz için başarıya giden yolda her şey mübah. Merakım şudur; başarıya gidilen yolda böylesi başarısızlıklar da mübah mıdır?
Sivas maçının bitimiyle, uzatılan mikrofonlara, gözlerini devirip mahsun bakışlarla demeç verdiğinde, insan ruhunun felsefeye mesele çıkartan bencillik meselesine ek konular çıkardı Sayın Engin. Tabii ki farkında bile olmadan.
Menacer Sinan Engin diyor ki; "şampiyonluk yolunda çok büyük yara aldık." Ardından başlıyor taraftarı eleştirmeye. Eğer takıma destek olsalarmış bu maç kazanılırmış...
Sinan Engin ciddi mi, yoksa hepimizle kafa mı buluyor bir an emin olamadım. Eğer ciddi olsaydı, sadece bir hafta önce "sahaya PAF takımla çıkacağız" demecini verir miydi sevgili Başkan'ıyla birlikte? Ve tabii yanındaki ligden çekilme tehdidi promosyonuyla birlikte. Bu şampiyonluk denen illet, bir haftada mı değer kazandı? Yönetme becerisi, değerler, etik diye tabir edilen her şeyi bir haftada yerle bir ettikten sonra şampiyonluk yolunda alınmış yaradan ne zarar gelir ki?


Şampiyonluk nedir?
Bu basit soruya, "Bizim sevgimizin yanında hiçbir şey!" cevabını verir Beşiktaş taraftar kültürü. Fakat gene de insan ruhu sevmek kadar, sevilmek de ister. Şampiyonluğu da hasretle bekler insanlar ve pek tabi haklarıdır da. Ancak her şey değildir. Şükür ki o tribünler bu ruha sadakatlerini yitirmiyor...
Sivas maçının ardından takımın değil kendisinin protesto edildiği gerçeğini, ucuz demeçlerle geçiştirmeye çalışan ve bu tip manevralarla herkesi kandırabileceğini sanan Sinan Engin, önümüze yine yeni ve yeniden 100. yıl şampiyonluğunu sürüyor. Ve bu artık kabak tadı veriyor. Başarıda, kendisi ve sevgili başkanı dışında herkesi yok sayan zihniyete, içimden "Kupanı da al git!" demek geliyor ama...
Madem bu kadar mahir bir menacerdir kendileri, öyleyse görevde oldukları 99. ve 101. yılların açıklaması nedir? Bir cevap hep vardır ve bulunur değil mi? Luce gibi bir kurban mesela!
Kerameti kendiyle özdeşleştiren Sinan Engin, son 13 yılda bir kez şampiyon olunduğunu ve bunda da kendisinin payı olduğunu söylüyor. Oysa, telefon kayıtları diyor ki; "Şampiyonlukta hiç mi payımız yok Sinan!" Büyük ağabey soruyorsa başkaları da sorabilir sanırım. Peki ya Beşiktaş taraftarı? Taraftarın hiç payı yok mu?


Sitemkar Engin
Tribünlere sitem edip futbolcusuna timsah gözyaşı döken Engin, Liverpool maçının ardından suçu futbolculara atarken malzemenin kötülüğünden dem vurmamış mıydı? Ve ocak ayında başlayacak olan revizyondan söz etmemiş miydi? Şimdi o futbolculardan keramet beklerken suçu tribüne atmak da neyin nesi?
İşte tüm bunlar Sinan Engin'in değişken yüzünün göstergesidir. Yorumcu Sinan Engin keskin kılıçlarla eleştirirken, menacer Sinan Engin kendinden başka herkesi harcayabilecek kadar gözü kara olduğunu gösteriyor. Şimdi ben de gönül rahatlığıyla yazabilirim: "Beşiktaş'ı köy takımına çevirdiniz. Hem de idari anlamda. Böyle durumlarda sarıldığınız en iyi silah olan demogoji de sadece sizi olduğunuzdan daha kötü durumlara düşürüyor..."
Kameralara gözlerini süzerken giderse birileri gibi tazminat almayacağını da belirtiyor. Hala tehditkar, hala ucuz yoldan delikanlı kültürü... Kim o birileri? Neden diz kapağına çalışır gibi bir yerlere mesaj verme anlayışı? Neden üçüncü sınıf taktikler? Ayrıca tazminat neden kötü? Bilmeyen de Sinan Engin'i kulüpte gönüllülük temelinde çalışıyor zanneder. Bu ne absürd komedidir? Ve ben hala niye bu olaylara yeni tanık oluyormuş gibi sinirleniyorum?
Aslında daha yazacak çok şey var; ama dedim ya yerim dar. Son söz yerine şunu söylemek istiyorum sadece: Yorumcu Sinan Engin, Jean Tigana için, dünyada bu renk bir hoca olmadığını buyurmuştu. Peki böyle renkten renge giren bir menacer dünyanın neresinde görevinde kalabilir ki?


Bir eleştiri ve öneri!

Geçtiğimiz pazartesi milliyet.com.tr'de "İnönü'de yıkımın fotoğrafları" başlıklı bir foto galeri yayınlandı.
Foto galeriyi yapan arkadaşa göre, futbolculara tepki gösteren bir pankart açılmış tribünlerde... Pankartın tamamını görmeyenler fotoya bakınca taraftarın gerçekten de futbolculara tepki gösterdiğini zannedebilir. Anlaşılan galeriyi yapan arkadaş da pankartın tamamını görmemiş ve elindeki fotonun altına kendince bir yorum yazmış. Belki de Sinan Engin'in maç sonrası konuşmasını dinlemiştir... Sinan Engin de yönetime ve kendisine gösterilen tepkiyi futbolculara gösterilmiş gibi anlatmıştı ya maç sonrasında...
Oysa futbolculara tepki olarak "O forma kutsaldır, nasip olmaz herkese" denmişti sadece...
Oysa pankart medya eleştirisiydi...
Tepki, Beşiktaş Liverpool'u İstanbul'da 2-1 yenerken başarıya ortak olup 'yendik, devirdik" diye yazarken, Liverpool'daki 8-0'lık sonuçtan sonra "kahrettiler", "utanmazlar" ve benzeri başlıklar atanlaraydı...
Tepki, Beşiktaşlı futbolcuların maçtan önce toplu olarak çektirdikleri fotoğrafı neredeyse tam sayfa verip futbolcuların gözlerine siyah bant koyanlaraydı...
Neyse... Konuyu uzatmanın bir gereği yok... Başkalarını eleştirip de yazdığım gazetenin sitesinde yapılan yanlışı görmezden gelecek değilim elbet...
Bir şey yazarken on yerden araştırıp da yazıyorum yanlışa düşmemek için... Kendime ve okurlarıma saygımdan... Yanlış bir şey yazarsam ya da yanlış anlaşılırsam bunalıma giriyorum neredeyse... Sonraki yazımda düzeltme ihtiyacı hissediyorum yanlışı ya da yanlış anlaşılmayı...
Galeriyi yapan arkadaşa da önerimdir. Böyle önemli bir işi yaparken, eğer art niyetli değilse, daha da dikkatli olmalı... Çünkü size duyulan güveni kaybetmek çok kolay, geri kazanmak ise çok zordur...
Pritt Ofline   Alıntı ile Cevapla